*Sık Kullanılanlara Ekle * HOŞ GELDİNİZ, ZİYARETİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ
   
 
  FORUM
=> Daha kayıt olmadın mı?

**FORMUMUZDA KIZILAY İÇERİKLİ VE YARARLI BİLGİLERE YER VERİLMEKTEDİR.** **SİZ DE FORUMA ÜYE OLARAK BİLGİ PAYLAŞIMINDA BULUNABİLİRSİNİZ.**

FORUM - Bulmaca Sözlüğü

Burdasın:
FORUM => GENEL KÜLTÜR => Bulmaca Sözlüğü
<- Geri  1  2  3  4  5  6 Devam -> 

İSA ORHAN
(şimdiye kadar 389 posta)
17.03.2011 09:34 (UTC)[alıntı yap]
F


Fabrika yapımı her türlü kumaş,bez gibi dokumalar. : MANİFATURA

Fahri.:ONURSAL

Faizler. : FERAİZ

Fal. : BAKI

Falez.:YARIYAR

Farazi. : HİPOTETİK

Farbala,fırfır.: FARBA

Farsca’da tat,çeşni,tadılacak şey. : MEZE

Fas’ın plaka işareti. : MA

Fas’ta işlenen yumuşak bir tür keçi derisi. : MAROKEN

Fas’ta sultanı devirmek isteyen kimseye verilen ad.:RUGİ

Fatih Sultan Mehmet’in şiirlerinde kullandığı mahlas. : AVNİ

Favori,/gözde sporcu.:AS

Faydalar. : MENAFİ

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiir kitabı. : ASU

Fedai. : SERDENGEÇTİ

Felç,inme. : NÜZUL : AKATİZİ

Felç.: PARALİZİ

Felçli. : MEFLUÇ

Feldispat,kuvars,mika ve ortoklaz minerallerinden birleşmiş,türlü renkte billursu,çok sert bir kayaç.: GRANİT

Felsefe,bilgelik. : HİKMET

Felsefede bir durumdan diğerine geçiş. : OLU

Felsefede değişebilen,geçici nitelik.:KİP

Felsefede nesnenin kendisi.:NUMEN

Felsefede seçmecilik.: EKLEKTİZM

Felsefede,belirli bir insan topluluğunun dışında kimseye bildirilmeyen,yalnızca sınırlı,dar bir çevreye aktarılan her türlü bilgi,öğreti.:İÇREK

Ferman : YARLIK

Feryat.:VAVEYLA

Fesleğen’de denilen,yaprakları güzel kokulu bir süs bitkisi. : REYHAN

Fethiye ilçesi yakınlarında,doğal güzelliğiyle tanınmış bir koy ve ada.:KATRANCI

Fıçı biçiminde Libya davulu. : NEVBET

Fıçıcı keseri. : BARDA

Fıkıh bilgini.:FAKİH

Fıkra.:ANEKDOT

Fındık ve Antep fıstığı veya meyve konservesi katılmış sertçe veya daha yumuşak pişmiş şeker hamuru.:NUGA

Fırat vadisini çeviren kayalarda yaşayan ve soyu tükenme tehlikesi gösteren,uzun gagalı bir kuş. : KELAYNAK

Fırfır.: FARBALA

Fırında ekmek,börek,çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek. : ISIRAN

Fırınları temizlemekte kullanılan ucuna bez sarılı uzun sırık.:ESE

Fışkıran su.AFİK

Fışkırma. : FEVERAN


Fidan,yeni dikilmiş fidan.İKME

Fide dikilirken kullanılan ucu çatallı çubuk. : DİKEÇ : DİKELEÇ

Fide veya fidan dikilen yer.:ARIK

Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak bölümü.:TAVA

Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak. : TAVA

Fihrist. : KATALOG

Fiiller,eylemler anlamında eski söz. : EFAL

Fiillerin zarf olarak kullanılan şekilleri,bağfiil.: ULAÇ

Fildişi kıyısı plakası. : Cİ

Filika büyüklüğünde bir deniz teknesi,küçük vapur,istimbot. : ÇATANA

Filipinler’de yetişen,dokuma maddesi elde edilen bir tür muz ağacı.:MANİLA KETENİ

Filipinlerde yetişen ve Manila keneviri adlı elyafı veren muz türü. : ABAKA

Filistin Direniş Hareketi. : İ NTİFADA

Filizlenmek.:CÜCÜKLENMEK

Film seslendirmelerinde,tiyatro oyunlarında hareketlere uygun seslerin özel bazı yöntemlerle çıkartılması işlemi.:EFEKT

Filmin başlangıç yazıları. : JENERİK

Filmin kurgusu açısından bir bütün oluşturan plan dizisi.:SEKANS

Finlandiya parlamentosuna verilen isim. : EDİSKUNTA

Finlandiya’da göl.:İNARİ

Finlandiya’nın plaka işareti.:SF

Fistül.:AKARCA

Fiyatların düşmesini önlemek için ürünlerin piyasaya sürülmeyip tahrip edilmesine verilen adARDANİZM

Fizik biliminin ışık olaylarını inceleyen kolu.:OPTİK

Fizikte bir iş birimi. : JUL

Formika görünümlü sunta .: SUNTALAM

Fosforun simgesi. : P

Fotoğraf duyarlığını belirten sayısal değer. : ASA

Fotomekanik işlemlerde duyarlı tabaka önüne yerleştirilen kareli veya ağımsı saydam bir malzemeden oluşan elek.:TRAM

Fransa’da 18. yüzyılın başında çok geçerli olan,kavisli çizgileri bol,gösterişli bir bezeme üslubu.:ROKOKO

Fransa’da bir ırmak. : AİM

Fransa’da bir idari bölge.: AİN

Fransa’nın güneybatısında planlama bölgesi.:AKİTANYA

Fransa’nın kuzey yarısında konuşulan Roman dili lehçeleri. : OİL

Fransa’nın plakası. : FR

Franz Kafka’nın sevgilisi. : MİLENA

Frengi. : SİFİLİS : ŞANKR

Frengiye benzer bir hastalık. : PİAN

Futa. : KİK

Fütüvvet şeyhi.:AHİ

Füzeli mermi veya makinelerin,havaya fırlatılmak için üstüne yerleştirildikleri eğik destek.:RAMPA



G


Gabon’da yetişen zakkumgillerden bir ağaç.:İBOGA

Gaetano Donizetti’nin bir operası. : RİTA

Gaf,OT

Gagasındaki deliklerden rüzgar estikçe türlü sesler çıktığına inanılan bir masal kuşu. :MUSİKAR

Galeta ununa bulanarak yağda kızartılan bir çeşit köfte,patates v.s.:KROKET

Galeta ununa bulanarak yağda kızartılmış pirzola.: KOTLETPANE

Gambiya’nın para birimi. : DALASİ

Gametlerde bulunan kromozomların hepsine verilen ad.: GENOM

Gana’nın para birimi.: SEDİ

Gayrı müslim mezarlığı. : MAŞATLIK

Gayrı,başka anlamında eski sözcük. : SİVA

Gaz söktürücü bir bitki./ Hoş kokulu ve baharlı meyveleri anason gibi yemeklerde ve içkilerde tat verici olarak kullanılan otsu bitki. : REZENE

Gazel ve kasidenin ilk beytine verilen ad. : MATLA

Gazete,dergi gibi yayınlarda sayfa düzeni.:MİZANPAJ

Gazete.:CERİDE

Gazetecilik dilinde uydurma habere verilen ad. : ASPARAGAS

Gaziantep ve Kayseri yöresine özgü,yoğurt tatlısına benzer bir hamur tatlısı.:NEVZİNE

Gaziantep yöresinde yetişen beyaz bir üzüm cinsi.: RUMİ

Gaziantep yöresine özgü bir cins çörek.:KAHKE

Gaziantep yöresine özgü bir halkoyunu. : AŞEY

Gaziantep yöresine özgü bir tür kebap. : CARTLAK

Gazinolardaki ilgi çekici,eğlendirici gösteri:. ATRAKSİYON

Gazların hareketini inceleyen fizik bilimi dalı.:AERODİNAMİK

Gebe inek. : AVGAN

Gebre otu. : KAPARİ : KEBERE

Gece korkusu.: NYCTOFOBİ

Gece ve gündüzün eşitliği. : EKİNOKS

Gece ziyafetlerinde,galalarda ve gece eğlencelerinde erkeklerin giydikleri,önü açık,ceketi daha çok atlas yakalı takım elbise.: SMOKİN

Gece. : TÜN : ŞEB

Geceler anlamında eski sözcük. : LEYAL

Geceleri sık işeme. : NİKTÜRİ

Geceleyin söylenen ağır ve feryatlı türkülerde uygulanan bir halk ezgisi. : TATYAN

Geceleyin, ateş çevresinde genç erkeklerin davul, zurna eşliğinde oynadıkları bir halk oyunu.: SİNSİN

Gecelik,gömlek,peçete yapımında kullanılan bir tür ince,yıkanabilir pamuklu kumaş.:ŞİLEBEZİ

Geçen yıl.:BILDIR

Geçerli,akan. : CARİ

Geçici,yeterli etkinliği olmayan. : PALYATİF

Geçim. : MAİŞET

Geçimini orman ürünlerinden sağlayan köylü. : ÇITAK

Geçişme.: OSMOS

Gedik,yarık. : RAHNE

Gelecekçilik.:FÜTÜRİZM

Gelen evrak. : VARİDE

Gelenek. : ANANE

Geleneksel Anadolu konut mimarlığında,ahşap yapılardaki çıkmaların altına çaprazlamasına konan dikdörtgen kesitli destek.:ELİBÖĞRÜNDE

Geleneksel Türk evlerinde bulunan raf. : TEREK

Gelibolu yarımadasında eskiçağ kenti.: İDAİON

Gelibolu yöresinde kadınların boydan boya örtündükleri bir tür çarşaf.:ALAVURA

Gelin başlığı. : KEPEZ

Gelin çiçeği.:KALA

Gelin tacı.:KALAK

Gelincik çiçeği. : KIZALAK : KALA

Gelincik.: ARS

Gelinin çeyizi.ÜRÜ

Gelip çatma,girme. : HULUL

Gelip geçici. :ARIZİ

Gelirler. : VARİDAT

Gelişigüzel toplanmış eşya. : DERİNTİ

Gelişigüzel ve dayanıksız yapılmış anlamında: ÇER

Gelişigüzel. : ALELITLAK

Gelişme. : NEŞVÜNÜMA

Gemi bordolarına,küpeştelerine açılan dörtgen biçimli delik.:LOMBAR

Gemi çatmasında eğri parça.ARAÇOL

Gemi demiri.:ÇAPA.:LENGER

Gemi demirinin ucundaki yassı parça.: TIRNAK

Gemi enkazı,batık. : LAŞE

Gemi güvertesinin enine konmuş kirişlerinden her biri. : KEMERE

Gemi için,pervaneyi ters yönde çevirme.: TORNİSTAN

Gemi kiralama : ISKAPARMA

Gemi omurgası.:KARİNA

Gemi safrası. : SABURA

Gemi yada tren yatağı. : KUŞET

Gemi yapılan yer.:TERSANE

Gemi yapım yeri.Gemilerin yükleme ve boşaltma yapması için rıhtımlarla çevrili havuza verilen ad. OK

Gemi zincirinin su içindeki bölümü. : KALOMA

Gemici çırağı,küçük yaştaki tayfa yamağı. : MİÇO

Gemici düdüğü.: SİPSİ

Gemici,işçi gibi kimselerin eğlenmek için gittikleri içkili,danslı yer.:BALOZ

Gemicilerin eğlenmek için gittikleri içkili yer. : BALOZ

Gemicilerin gayret sözü. : HEYAMOLA

Gemicilikte halat germe. : TİZE

Gemide direklere takılı halatları bağlamak için küpeştenin iç tarafında bulunan delikli ve çubuklu levha.:ARMADURA

Gemide hareket halinde bulunan bir halatın veya zincirin,bir an durdurulması için verilen komut.: ABOSA

Gemide hava bacaları. : MANİKA

Gemide tayfa başı. : LOSTROMO

Gemide teslim satış. : FOB

Gemilerde çeşitli anlamlar taşıyan ışıklı işaretlerin topluca sıralandığı direk.:NOEL AĞACI

Gemilerde denizcilik kurallarına aykırı durum. : KARAVELA

Gemilerde kullanılan demir halka. : ANELE

Gemilerde kullanılan küçük su fıçısı. : KARTEL

Gemilerde mizana direğinin gerisindeki yelken. : RANDA

Gemileri bağlamakta kullanılan üç yada dört kollu halat. : YOMA

Gemileri farklı iki su düzeyinin birinden ötekine geçirmek için yapılan ara havuz. : LOK

Gemileri iskele,rıhtım veya şamandıraya bağlamaya yarayan kalın halat. : PALAMAR

Gemilerin alabileceği yükü belirtmekte kullanılan bir tona eşit birim.:TONİLATO

Geminin saatteki hızını ölçen alet. : PARAKETE

Geminin arkası. : PUPA

Geminin bağlı olduğu limanın adı yazılan düz veya yuvarlak kıç bölümü :AYNALIK.

Geminin başka bir gemiden veya kıyıdan uzaklaşması.:AVARA

Geminin cıvadrasına çekilen üçgen yelken.: FLOK

Geminin çektiği suyu göstermek için baş ve kıç bodoslamaları üzerine konulan işaretler.:KANA

Geminin en geniş yeri. :MASTURİ

Geminin hangi devlete ait olduğunu gösteren bayrak. : BANDIRA

Geminin içindeki en alt bölüm.: SİNTİNE

Geminin ön tarafı. : PRUVA

Geminin rüzgar alan yönü. : ORSA

Geminin rüzgar üstüne veya altına dönmesi için yelkenlerin bazısını gevşetme,bazısını germe işlemi. : TİRAMOLA

Geminin yan kısmı.:BORDA

Geminin zincirini toplayıp demirini kaldırmaya hazır bulunması :APİKO

Genç yanardağların çevresinde,karbondioksit ve metan gazı ile çeşitli hidrokarbon gazları sızdıran yarık veya delik.:MOFET

Genç,toy. : TORLAK

Genelev işleten kadın,mama.:ÇAÇA

Genelge. : TAMİM

Genellikle 12 Martta görülen,Batı Karadeniz’e özgü şiddetli bir fırtına.:HUSUM

Genellikle altına gömlek veya bluz giyilen örgü kazak.:SÜVETER

Genellikle bayramlarda konuklara ikram edilen kokulu bir çörek.:NOKUL

Genellikle beyaz renkli ve damalısı da olan cilalanabilen billurlaşmış kireç taşı. : MERMER

Genellikle bir çok Avrupa ülkesinde giyilen tahta ayakkabı.:SABO

Genellikle bir traktörün arkasına monte edilen ve zemini derince kazmaya yarayan alet.:RİPER

Genellikle dondurmanın yanında yenilen bir tatlı bisküvi. : KEDİDİLİ

Genellikle eski bir sanat yapıtının,bir yazıtın çizilerek veya boyanarak yapılmış kopyası.:RÖLÖVE

Genellikle gece kulüplerinde,pavyonlarda genç bir kadının müzik eşliğinde dans edip soyunarak yaptığı gösteri.: STRİPTİZ

Genellikle giysinin yaka,kol,etek çevresine kendi kumaşından veya başka kumaştan geçirilen ince şerit.: BİYE

Genellikle gömlek yapmakta kullanılan,çizgili ve ince bir pamuklu kumaş.:ZEFİR

Genellikle güneşten korunmak için bir yerin üzerine gerilen bez,naylon v.s.’den yapılmış örtü.:TENTE

Genellikle hamsi veya sardalye balığından yapılan zeytinyağlı ve tuzlu balık ezmesine verilen ad. : ANÇÜEZ

Genellikle haşlandıktan sonra salata olarak yenilen,deniz kenarlarında ve tuzlu topraklarda yetişen otsu bir bitki.ENİZ BÖRÜLCESİ

Genellikle Hindistan’da dokunan,özel motifleri olan değerli bir yün kumaş. ŞAL :

Genellikle kadınların denize girerken saçları ıslanmasın diye kullandıkları başlık.:BONE

Genellikle kahveyle birlikte yenilen bir tür çikolata. : TRÜF

Genellikle kışın akan,yazın kuruyan küçük çay : DERE

Genellikle kürkten yapılmış omuz atkısı : ETOL

Genellikle ölçü aygıtlarında gösterge çizelgesi. : SKALA

Genellikle resmi yerlerde,resmi işlerde uyulması gereken kural,yol ve yöntemlerin tümü.:SEREMONİ

Genellikle şeker hastalarının kullandığı tatlandırıcı : SAKARİN

Genellikle topla yapılan yaylım ateş. : SALVO

Genellikle uluslar arası bir serginin yapımcılığını üstlenen kişi. : KÜRATER : KÜRATÖR

Genellikle Uzakdoğu ülkelerinde B vitamini eksikliğinden doğan bir hastalık. : BERİBERİ

Genellikle Venedik’te kullanılan bir kayık.:GONDOL

Genellikle yakmak için kullanılan iri saman.: KES

General veya amiral aşamasındaki askerler.:ERKAN

Geniş açılı manzara. : PANORAMA

Geniş cadde. : BULVAR

Geniş kulplu kap. : LENGER

Geniş şal. Uzun omuz atkısı. : ETOL

Geniş ve derin bilgisi olan. : MÜTEBAHHİR

Geniş yapraklı bir süs bitkisi.EVE TABANI

Geniş,engin : VASİ

Genişlik. : VÜSAT

Genizsi,genzel.:NAZAL

George William Russell (takma adı. : AE

Gerçeğin doğaya uygun biçimde yansıtılmasını amaçlayan sanat akımı.:NATÜRALİZM

Gerçek olan,gerçeğe yada aslına dayanan.:OTANTİK

Gerçekleşme.: TAHAKKUK

Gerçekliği ve onun çelişmelerini incelemeye yarayan ve bu çelişmeleri aşmaya yarayan yolları aramayı öngören akıl yürütme yöntemi.İYALEKTİK

Gerçekten,doğrusu. : FİLHAKİKA

Gerekçe. : ESBABI MUCİBE

Gerekli okul eğitimini görmeden kendini yetiştirmiş olan kimse.:ALAYLI

Gerekli,lüzumlu.: BECİT

Gerekli. : MUKTAZİ

Gerekme,gerekçe. : İKTİZA

Gerektiği zaman kullanılmak için saklanan tahıl. : ZAHİRE

Geri alma. : İSTİRDAT

Geri çevirme. : İRCA

Gerilim yokluğu. :ATONİ

Gerilmiş halatla taşıma.Getirip götürme halatı. : VARAGELE

Geriye doğru uçabilen küçük bir kuş. : KOLİBRİ

Gevenden çıkarılan ve kestere de denilen bir tür zamk.: KİTRE

Geveze,sözünü bilmez anlamında yerel bir sözcük.:VAZALAK

Geveze. : RAAT

Geviş getiren hayvanlarda,dört bölümlü midenin dördüncü bölümü.: ŞİRDEN

Gevrek bir elma türü.:FERİK

Gevşek,iş bilmez,tembel.:SALPA

Gezegen. : PLANET

Gezgin samuray.: RONİN

Gırtlağın ön tarafında bulunan ve salgısını kana veren bir bez.:TİROİT

Gırtlaktaki aşırı ve süreğen iltihap.:LARENJİT

Gidiş. : AZİMET

Gine’nin para birimi.: SİLİ

Giresun yakınlarında bir burun. : YOROZ

Giriş müziği. : PRELÜD

Girişik bezeme. : ARABESK

Girit’in efsanevi kralı. : MİNOS

Gitar eşliğinde seslendirilen Portekiz halk şarkısı. : FADO

Giyim eşyası alanında uzmanlaşmış moda desinatörü.:STİLİST

Giyim süslemede,şapka,çanta ve sepet örmede kullanılan parlak ve renkli şerit.: RAFYA

Giysi kesimi,kesimle verilen biçim. : KUP

Giysi. : LİBAS: ESVAP : FİSTAN

Giysinin kenarına paralel olarak yapılan kendi kumaşından süs. : BİYE

Gizemcilik.: MİSTİSİZM

Gizemli eski yazı.:RUNİK

Gizleme,örtme.: SETR

Gizli oyun.ALAVERE

Gizli yer,köşe bucak. : TUN

Gizli,saklı,gizlenmiş.İNHAN

Gobene’de denilen bir balık. : TORBİL

Gomalak’da denilen ve cilacılıkta kullanılan hayvansal kökenli reçine.:ŞELLAK

Gonçarov’un,uyuşuk ve iradesiz bir toprak sahibinin portresini çizdiği ünlü romanı.:OBLOMOV

Gondol’a benzer kayık. : PEREME

Gondolcu şarkısı.:BARKAROL

Göçebe ve yarı göçebe Türkmenler arasında,genellikle ölülerin ardından söylenen ağıt ve bozlağa benzer türkü. : YAKIM

Göçebe,eti için avlanan bir kuş. : ÇULLUK

Göçebelik:. BETAET

Göçücü balıkların Akdeniz’den Karadeniz’e çıkması. : ANAVASYA

Göçücü balıkların Karadeniz’den Akdeniz’e geçmesi. : KATAVASYA

Göğün en yüksek katı.: ARŞ

Göğüs kafesinin iç yüzünü kaplayan ve akciğerleri saran zar.LEVRA


Göğüs kemiği arkasında bulunan iç salgı bezi.: TİMÜS

Göğüs zarı. : PLEVRA

Göğüs,bağır.ÖŞ: TORAKS

Gök bilim.:ASTRONOMİ

Gök boşluğu.:CEVV

Gök cisimlerinin yükseltisini ölçmekte kullanılan araç.:USTURLAP

Gök gürültüsü korkusu.: BRONTOFOBİ

Gök yakut. : SAFİR

Gökçeada’da yurdumuzun batıdaki en uç noktası olan burun. : AVLAKA

Gökçeada’nın eski adı. : İMROZ

Gökkuşağı,eleğimsağma. : ALAİMİSEMA : ALKIM

Gökova körfezi kıyısında turistik bir belde.:AKYAKA

Gökova körfezinin güney kıyısında doğal güzelliğiyle ünlü bir koy.:BÖRDÜBET

Göktaşı. Taş meteorit. : AEROLİT

Gökteki ay. : MAH

Gökyüzü. : ASUMAN

Gölge. : SAYE

Gölgede kalan taraf.: KUZ

Gölgeler. : ZILAL

Gölgelik. : TENTE

Gölgelik.: SAYEBAN

Gölleri inceleyen bilim dalı. : LİMNOLOJİ

Gömlek. : KAMİS

Gönderme , yollama. : İRSAL

Gönderme kağıdı. : İRSALİYE

Gönlü rahat.Sessiz,sakin. :ASUDE

Gönül alıcı davranış, kompliman.:CEMİLE

Gönül alma.: TALTİF

Görevi sadece şarap dağıtmak olan garson.:SOMELİYE

Görgülü,terbiyeli,olgun kimse. : ÇELEBİ

Görgüsüz.:CUDAM

Görkem,ihtişam,şatafat,tantana.EBDEBE.:ŞAŞAA

Görme. : RÜYET

Görsel sanatlar ve müzik alanlarında,1960’ların sonlarında NewYork kentinde ortaya çıkan,biçimde aşırı sadeliği ve nesnel yaklaşımı savunan akım.:MİNİMALİZM

Görsel sunumu içeren özel dosya.ORTFOLYO

Görülen alemin ötesi.: MAVERA

Görüngü bilimi. :FENOMENOLOJİ

Görüntüleme.: KLİP

Gösterge bilimi. : SEMİYOLOJİ

Göstergebilim.: SEMİYOLOJİ

Gösteriş,şatafat.:CAFCAF

Gösteriş. :ALAYİŞ

Gösteriş.:ALAYİŞ

Gösterişi seven,varlıklı kimse.: KALANTOR

Gösterişi ve özentisi olmayan. : BABAYANİ

Gösterişsiz,sade yaşamaktan yana olan.:KALENDER

Gösterme,ortaya çıkarma. : İZHAR

Götürü iş yapan.: TAŞERON

Götürü,toptan. : KABALA

Gövde heykeli. : TORS

Gövdesi , kabuğu soyulduktan sonra yenilen veya turşusu yapılan yumru köklü,beyaz çiçekli ve otsu bir bitki. : GİMİ

Gövdesi Hindistan cevizi kabuğundan yapılmış uzun saplı saz.: REBAP

Gövdesi kızıl kırmızı,ayakları ve yelesi siyah renkli olan at.ORU

Göz alıcı parlak renkleri olan bir papağan cinsi.:ARA

Göz alıcı,göze çarpıcı. : FRAPAN

Göz bebeği.:HADEKA

Göz çukuru. :ÇANAK

Göz tansiyonu.:GLOKOM

Göz.İDE

Gözbağcı,büyücü. : RAİB

Gözde iris ile billur cisim arasında bulunan boşluk. : ARTODA

Gözde sarıya çalan kestane rengi. : ELA

Gözdeki ağ tabaka. : RETİNA

Gözdeki arpacık.:İT DİRSEĞİ

Gözdeki billur cismin saydamlığını yitirerek ağarmasından ileri gelen körlük,aksu.:KATARAKT

Göze takılan mercek. : LENS

Gözle görülmeyen,yapay olarak elde edilip tıpta kullanılan bir ışınım,ultraviyole.:MORÖTESİ

Gözlemevi. : OBSERVATUAR

Gözler,pınarlar,kaynaklar. : UYUN

Gözleri ağrılı ve kirpikleri dökülmüş kimse.:CİPİ

Gözleri görmeyen. : AMA

Gözpınarları. : AMAK

Gözün içini aydınlatıp görmek ve gözü muayene etmek için kullanılan aynaya verilen ad. :OFTALMOSKOP

Gözün ön odasına kan dolması.: HİFEMA

Gözüpek. : ACAR

Gözyaşı ile ilgili. : LAKRİMAL

Gözyaşı kanalcığı içinde oluşan taş.AKRİYOLİT

Gözyaşı.: EŞK

Gramerde çıkma durumu.:ABLATİF

Gramerde özne.: SÜJE

Granitle aynı kimyasal yapıda,içinde mikrolitler olan kayaç.:LİPARİT

Gri renkli,sise benzeyen fakat yere kadar inmeyen bulut tabakası,katmanbulut.:STRATUS

Gri veya sarı renkte,etçil bir sinek cinsi.Çulluk sineği.:YEPTİS

Grip,paçavra hastalığı.:ENFÜANZA

Grup,kategori. : ULAM

Guatemala’nın para birimi.:KETZALİ

Guatr. : GUŞA

Gurbete gitme.:CELA

Gurbette yaşayan.:ELGİN

Gurur. : AZAMET

Gübre,tezek. :KEMRE

Gücenme.:İĞBİRAR

Gücü tükenmiş,yorgun,bitkin.: ARGIN

Gücü’de denilen ve bez tezgahında ipliği ayarlayan tarak.:NİRE

Gücünden yararlanmak için elde edilen buhar. : İSLİM

Güç vermek,güçlendirmek.EKİTMEK

Güçlü ve gösterişli,iri yarı kadın.:BABAÇKO

Güçlü,kuvvetli,sağlam. : BEKEN

Güçlü,şiddetli etki. : ZARP

Güçlük,sıkıntı.:MEŞAKKAT

Güçsüz düşmek,yorulmak.:FARIMAK

Güldürücü öyküler,fıkralar anlatıp hoş ve şaşırtıcı sözler söyleyerek halkı eğlendiren kimse.:NEKRE

Güleç,güler yüzlü.:BESİM

Güleç.:BESİM

Güler yüzlü.:BEŞUŞ

Gülgillerden bir ağaç ve bu ağacın muşmulaya benzeyen yemişi. : ÜVEZ

Gülgillerden bir ağaç.:ÜVEZ

Gülgillerden yabani bir ağaç ve bu ağacın mayhoş yemişi.:ALIÇ

Güllük körfezi kıyısında,Milas ilçesine bağlı turistik bir köy.: KIYIKIŞLACIK

Gülme,gülüş.: HANDE

Gülünç bir biçimde giyinip süslenen kadın.:RÜKÜŞ

Gülünç derecede dar ve kısa giyinmiş olan. : ZİBİDİ

Gülüş. : HANDE

Gülüt. : GAG

Gümüş balığı. : ATERİNA

Gümüş balığına benzer bir küçük balık. : ÇAMUKA

Gümüş parlaklığında,bilinen en hafif element.: LİTYUM

Gümüş parlaklığında,demir sertliğinde,kolay işlenir ve kolayca tel durumuna getirilir bir element.:NİKEL

Gümüş üstüne özel bir biçimde kurşunla işlenen kara nakış.:SAVAT

Gümüş,altın tellerden süsleme. : TELKARİ

Gümüşbalığının küçüğü. : AFİS: İLARYA

Gümüşhane ilinde,kayak merkezi olan bir dağ. : ZİGANA

Gümüşhane ilinde,sarkıt ve dikitleriyle ünlü bir mağara.:KARACA

Gümüşhane’nın Şiran ilçesi yakınlarında bir şelale. : TOMARA

Gümüşhane’nin Şiran ilçesi yakınlarında bir şelale.:TOMARA

Gümüşhane’nin Torul ilçesinde,tabiat parkı kaps***** alınan 18 krater gölünün ortak adı.:ARTABEL

Gün doğusundan esen hafif ve tatlı rüzgar. : SABA

Gün. : RUZ

Günahtan dönme.: TÖVBE

Günahtan sakınma,züht. : TAKVA

Gündüz sefası. : KAHKAHA ÇİÇEĞİ

Güneş ışığını soğurarak bitkilerde karbon özümlemesini sağlayan ve bitkilere yeşil renklerini veren madde. : KLOROFİL

Güneş odası. : SOLARYUM

Güneş.: AFİTAP.: ŞEMS

Güneşin battığı yer, batı. : MAĞRİP

Güneşin doğduğu yer,doğu. : MAŞRIK

Güneşin doğması. : TULU

Güneşin yedi rengini ayrıştıran spektroskop.: TAYFBİN

Güneşte veya hafif alevde kurutulmuş et.:KADİT

Güneşten yayılan ısı miktarını ölçmeye yarayan alet.: HELYOGRAF

Güney Amerika’da yaşayan bir cins deve kuşu.: REA

Güney Afrika Cumhuriyeti’nin yönetsel başkenti.RETORİA

Güney Afrika Cumhuriyetinde doğmuş veya uzun süredir orada yaşayan ve Afrikaans dili konuşan beyaz ırktan kişiler.:AFRİKANER

Güney Afrika Cumhuriyetinin plakası. : ZA

Güney Amerika ırmaklarında yaşayan bir balık.ORADO

Güney Amerika kemiricisi: AGUTİ

Güney Amerika ormanlarında yaşayan,mavi ve yeşil metalik yansımalı bir kuş.:AGAMİ

Güney Amerika yerlilerinin oklarına sürdükleri çok güçlü bitkisel zehir. : KÜRAR

Güney Amerika’da üretilen kaliteli bir kahve cinsi. : ARABİKA

Güney Amerika’da yaban hayvanlarını yakalamakta kullanılan kement.:LASO

Güney Amerika’da yaşayan büyük su yılanı. : MUSURANA

Güney Amerika’da yaşayan iri kemirici bir hayvan.AKARANA

Güney Amerika’da yaşayan uzun kuyruklu bir tukan türü. : ARAKARİ

Güney Amerika’nın sıcak ve bataklık bölgelerinde yaşayan bir kuş. : HOAZİN

Güney Anadolu’da yabani olarak bulunan ve bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen kırmızı çiçekli otsu bir bitki. : NAKIL

Güney Anadolu’daki konar göçer Türkmenler arasında göç kervanını yöneten genç kıza verilen ad. : ALADORLAR

Güney Ege ve Akdeniz kıyısı bölgelerimizde Çipura balığına verilen ad. :ALYANAK

Güney kutbunda yaşayan bir kuş.ENGUEN

Güney ve Güneydoğu Anadolu da halk arasında domatese verilen ad. : BANADURA

Güney yarımkürede bulunan parlak yıldız,Yıldırak.: SÜHEYL

Güney,güney rüzgarı,kaba yel. : LODOS

Güneydoğu Asya’da özellikle Laos’ta kullanılan ağızlı org. : HEN

Güneydoğu Anadolu ile Irak Türk bölgesinde ezgiyle söylenen mani. : HOYRAT

Güneydoğu Anadolu’da antik kent.:ZEUGMA

Güneydoğu Anadolu’da yetiştirilen yerli koyun ırkı. : İVESİ

Güneydoğu Anadolu’ya özgü acı kahve. : MIRRA

Güneydoğu Anadolu’ya özgü,çekilmiş mercimek,bulgur ve soğanla yapılan bir yemek.:KÖLÜKAŞI

Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’nin simgesi.:ASEAN

Güneydoğu Asya’da bir ırmak. : İRAVADİ

Güneydoğu Asya’da yaşayan kuyruklu bir maymun.:MAKAK

Güneydoğu Asya’da yaşayan yabani öküz. : BANTENG

Güneydoğu Asya’da yetişen ve mobilya yapımında kullanılan bir cins kamış.:RATAN

Gün-gece eşitliği : EKİNOKS

Günlük yaşama ait küçük ve geçici belgeleri toplama şeklinde koleksiyonculuk. : EFEMERA

Gür erkek sesi.AVUDİ

Gürcistan’ın başkenti. : TİFLİS

Güreş meydancısı.:CAZGIR

Güreşler için boğa yetiştiren kimse.:GANADERO

Güreşte bir oyun.: KAFAKOL

Güreşte bir oyun.:BOYUNDURUK.:KURTKAPANI.ALMA:ÇİPE

Gürgengillerden,kerestelik bir ağaç cinsi.:HUŞ

Gürültü patırtı.AĞDAĞA

Gürültü,patırtı,telaş,karmakarışık durum.: DAĞDAĞA

Güven mektubu.:İTİMATNAME

Güvercin kanadı. : CENAHI KEBUTER

Güvercin. : KEBUTER

Güverte locasının altındaki demir kol. : KASTANYOLA

Güzel avrat otu.:BELLADONNA

Güzel avrat otundan elde edilen ve hekimlikte yararlanılan zehirli bir madde. : ATROPİN

Güzel çiçekli bir süs bitkisi. : KANA

Güzel koku. : RAYİHA

Güzel koku.:ARF

Güzel kokular.:ITRİYAT

Güzel kokulu beyaz çiçekler açan ağaççık.:FUL

Güzel kokulu bir kavun türü. : ŞAMAMA

Güzel kokulu çiçekleri olan tırmanıcı bir bitki.:HANIMELİ

Güzel kokulu,değişik renkli çiçekleri olan bir süs bitkisi.: ŞEBBOY

Güzel kokulu,sarı renkte,uzunca bir kavun türü.:TOPATAN

Güzel kokulu.: ITRİ

Güzel konuşma yeteneği. : NATIKA

Güzel sanatlar evi.ARÜLBEDAYİ

Güzel sesli bir kuş.:İSKETE

Güzel sesli ötücü bir kuş. : İSKETE

Güzel sevgili. : NİGAR

Güzel söyleme ve yazma yeteneği. : SELİKA

Güzel söz söyleyen,konuşkan.İLBAZ

Güzel ve faydalı şeyler.:BEDAYİ

Güzel ve inandırıcı konuşma.:CERBEZE

Güzel yüz.İDAR

Güzel,hoş (kadın). : RANA

Güzel,hoş,nefis.: OFLAZ

Güzel,ince,zarif kadın.Ceylan.: AHU

Güzel,iyi kadın anlamında kullanılan bir sözcük : HASNA

Güzel,sevimli insan.:GÖKÇEK

Güzel. : NİK

Güzeli en üstün,en yüce değer sayan kişi.:ESTET
İSA ORHAN
(şimdiye kadar 389 posta)
17.03.2011 09:36 (UTC)[alıntı yap]
H

Haberci,ulak. : KARAKULAK

Haberleşmeye yarayan bir tür süratli vapur.: AVİZO

Habeş piskoposlarına verilen ad. : EBUNA

Habeş soylusu. : RAS

Habeş Yahudi’si.:FLAŞA

Hac sırasında kesilen kurban.: HEDİ

Hacim,oylum. : CİRİM

Haç : ÇARMIH

Hafıza kaybı : AMNEZİ

Hafif esinti.:İPİLTİ

Hafif kadifemsi bir görünüş kazandırılmış sığır derisi. : NUBUK

Hafif yağmur,serpinti.:ÇİLENTİ

Hafif yaralama : HACAMAT

Hafniyum’un simgesi. : HF

Haiti kökenli bir dans ve müzik.:MAMBO

Haiti kökenli,rumba ve çaça’ya benzeyen bir dans.: MAMBO

Haiti plakası. : RH

Hak ve adalete uygunluk.: NASFET

Hakim,başat,başta gelen.OMİNANT

Hakkı devretme.: TEMLİK

Haksız olarak alınan toprak,mal. : ASABALIK

Haksızlık,kıygı. : GADR (GADİR)

Hala.:BİBİ : ÇİÇE

Halat gibi örülmüş iplik çilesi. : TURA

Halat ucu.: ÇIMA

Halat yumağı.: RODA

Halatların dikişlerinde kullanılan demir veya ağaç kama.: KAVELA

Halatta kaymayı önleyen bir düğüm biçimi.:KROPİ

Halı dokuma tezgahı.:ISDAR

Halı ve jakar dokuma sanayinde çözgü ipliği. : KORD

Halı veya kilim dokunan tezgah. : ISDAR : ISTAR

Halı,kilim veya bez dokuma tezgahı. : HAMA: HANA

Halıcılıkta iplik düğümlerini sıkıştırma topağı. : KİRKİT

Halk arasında yaban arısına verilen ad. : SARICA

Halk arasında ekini biçilip kaldırılmış tarlaya verilen ad. : KOZAN

Halk arasında Eylül ayına verilen ad.:VERİMAY

Halk arasında hindiye verilen ad. : CULUK

Halk arasında,herkesin söylediğini yapan,iltifat meraklısı kimseye verilen ad.:EFELEK

Halk bilgisi.:FOLKLOR

Halk dilinde etek anlamında kullanılan sözcük.: YEKTE

Halk dilinde abla.: MADAMA

Halk dilinde acı pul biber. : İSOT : ISIOT

Halk dilinde ağıl.: ARKAÇ

Halk dilinde atasözüne verilen ad. : ORAÇLAMA

Halk dilinde avare,işe yaramaz.:AVARA

Halk dilinde babanın kız kardeşi,hala. : EME : EMETİ: BİBİ

Halk dilinde badem. : PAYAM

Halk dilinde bahane. : MAHNA

Halk dilinde boşboğaz,söz taşıyan. : YALAK

Halk dilinde büyük heybe.:ARTMAK

Halk dilinde çay demliğine veya küçük güğüme verilen ad.: HALASTAR

Halk dilinde çekül sözcüğünün aldığı biçim.:ŞAVUL

Halk dilinde çoban köpeği.:KARABAŞ

Halk dilinde çuvala verilen ad.:KELETE

Halk dilinde dikenlik anlamında kullanılan sözcük.:SİYEŞ

Halk dilinde dilsiz.:TAT

Halk dilinde ekilmeden bırakılmış tarlaya verilen ad. : KEN

Halk dilinde kardeş. : KADA

Halk dilinde kemik veremi.:AKARCA

Halk dilinde kertenkeleye verilen ad.:ELÖPEN

Halk dilinde keser.:KERKİ

Halk dilinde kır lalesine veya gelincik çiçeğine verilen ad.: PAMPAL

Halk dilinde klitoris,bızır.ILAK

Halk dilinde köylerde hekimlik yapan kimselere verilen ad.:OTÇU

Halk dilinde küme,topluluk anlamında kullanılan sözcük.:ÇOM

Halk dilinde lor peynirine verilen ad. : ÇOMA

Halk dilinde mısır.:LAZUT

Halk dilinde mızıkçı,yaygaracı,gürültücü anlamında kullanılan sözcük.:KACARA

Halk dilinde minnet.: MÜDANA

Halk dilinde mutfağa verilen ad.:TAKANA

Halk dilinde otlak.:ÖRÜ

Halk dilinde parıltı.: IŞILAK

Halk dilinde pestil.: BASTIK

Halk dilinde sazlık yer.: KOVALIK

Halk dilinde sebze bahçesi.:AVAR

Halk dilinde semavere verilen ad.:KAVAZ

Halk dilinde semizotuna verilen ad. : PİRPİRİK

Halk dilinde serçeye verilen ad. : DARICAN

Halk dilinde sincap.:ÇEKELEZ

Halk dilinde sperm,meni. : ATMIK

Halk dilinde şaka anlamında kullanılan sözcük.:HORATA

Halk dilinde şarbon hastalığına verilen ad. : YAKMA

Halk dilinde Temmuz ayı.: ORAKAYI.

Halk dilinde termometreye verilen ad.:ISIKERTE

Halk dilinde yabani tereye verilen ad : ISPATAN

Halk dilinde yanık,yırtık.. : YİRİK

Halk dilinde yenge anlamında kullanılan sözcük. : BULA

Halk edebiyatında aşk,özlem gibi duygusal konuları işleyen şiir türü.: GÜZELLEME

Halk edebiyatında mahlas anlamında kullanılan sözcük.:TAPŞIRMA

Halk edebiyatında uyağa verilen ad. : AYAK

Halk hekimliğinde gaz söktürücü ve antiseptik olarak kullanılan,aynı zamanda kimi yiyeceklere de katılan bir cins ceviz. : MUSKAT

Halk oylaması.: REFERANDUM

Halk tarafından sevilme,tutulma. : POPÜLARİTE

Halk,topluluk.:CUMHUR

Halkalar geçirilerek yapılmış veya zincirden örülmüş zırh.:CEBE

Halojenler gurubunun dördüncü ametali olan yalın cisim. : İYOT

Halterde kaldırılması gereken alet. : BAR

Ham demir madeninin eritildiği büyük ocak,fırın.:HADDEHANE

Ham deriden yapılan köylü ayakkabısı.:ÇARIK

Ham ile olgun arası. : ALASULU

Ham ipeği iplik ve ibrişim durumuna getiren kimse.:KAZAZ

Ham ipekten yapılmış astarlık kumaş. : SOF

Ham keten rengi. : EKRU

Ham olarak yenilen badem,erik,kayısı gibi yemişler.:ÇAĞLA

Ham üzüm. : KORUK

Hamal semeri. : ARKALIK

Hamalların yük taşırken kullandıkları arka yastığı.:ARKALIK

Hamam böceği.:KAKALAK

Hamam. : YUNAK

Hamamda kese yapan erkek. : TELLAK

Hamamlarda musluk altında bulunan ve su biriktirmek için kullanılan mermer veya taş tekne.:KURNA

Hamle.: SAVLET

Hamsi,Sargan gibi küçük balıkları tutmakta kullanılan balık ağı : BARABAT

Hamsigillerden bir balık. : TİRSİ

Hamur durumundaki ekmeklerin, fırına atılmadan önce, içine konulduğu oyuk gözlü tahta.: BİNİT

Hamur açılırken tezgaha yapışmaması için serpilen un.:UĞRA

Hamur açılırken yapışmaması için un serpmek.:UĞRALAMAK

Hamur tahtası. : SENİT

Hamur teknelerini kazımaya yarayan araç.:ISIRAN

Hamuru ovalayarak yapılmış kırıntılarla pişirilen çorba. : OVMAÇ

Hamurun fırına verilmeden önce dinlendirildiği , üzerinde bekletildiği tahta. : PASA

Hamurun kızgın sac üzerinde pişirilmesiyle yapılan bir tür tatlı.:AKITMA

Hanay. :AVLU

Hanım,hanımefendi.:BANU

Hanigiller familyasından bir balık türü.: LAKOZ

Hanigillerden bir balık türü.:ORFOZ

Hanigillerden,Akdeniz ve Ege’de yaşayan lezzetli bir balık.:LAHOS

Hap. : DRAJE

Haraç.:BAÇ

Hare.Bir yüzeyde renk dalgalanması sonucu görülen parlaklık. : MENEVİŞ

Hareket etmeyen,kımıldamayan,sakin.İNGİN

Harfler,kısaltmalar kümesi. : LOGO

Harfler.:HURUFAT

Harita çıkarmaya yarayan bir aygıt.: PLANÇETE

Haritacı.: KARTOGRAF

Haritasını çıkarmak için bir araziyi üçgenlere bölme işi. : NİRENGİ

Harman aktarma ve sap yükleme işlerinde kullanılan tarım aracı.Dirgen.Yaba : ANADUT .

Harman kaldırıldıktan sonra yerde kalan toprak,çöp ve samanla karışık tahıl taneleri.:BADAS

Harman yerlerindeki hububat döküntülerini toplayan kişi. : AFARACI

Harran ovasında ünlü bir ören yeri. : SOGMATAR

Harzemşahların ilk hükümdarı.: ANUŞTİGİN

Has ekmek. : FRANCALA

Has,mahsus. :ÖZE

Hasankeyf ilçesini sular altında bırakacak olan baraj.: ILISU

Hasattan sonra tarla veya bahçelerde kalan ürünleri toplama.:BAŞAKLAMA

Hasırdan örülmüş kulplu torba.:ZEMBİL

Hasırotu,saz,kamış.: KOFA

Hasta dinleme aleti. : STETESKOP

Hasta. : SAYRI : BİMAR

Hastalığın bedene yerleşmesi.:RES

Hastalık etkenlerini zararsız duruma getirmek için vücudun çıkardığı madde. : ANTİKOR

Hastalık etkenlerini zararsız duruma getirmek için vücudun çıkardığı madde.:ANTİKOR

Hastalık nöbeti,kriz. : AKSE

Hastalık,dert.: ÇOR

Hastalıklar bilimi. : PATOLOJİ

Hastalıklar. : EMRAZ

Hastalıkların kimyasal maddelerle tedavi yöntemi.:KEMOTERAPİ

Hastalıkların nedenini araştıran bilim. : ETİYOLOJİ

Hastalıktan sonraki iyileşme. :İFAKAT

Hastanelerde perhizsiz hastalara etlisi tatlısıyla verilen tam yemek.: ALTIDAN

Hastanın veya yakınlarının,onun daha önce geçirmiş olduğu hastalık ve sağlık durumları hakkında hekime verdiği bilgilerin tümü.: ANAMNEZ

Hat sanatında birkaç kağıdın,suları ters yönde olmak üzere üst üste yapıştırılmasıyla elde edilen mukavva.:MURAKKA

Hata ,/ hatalı pul. : ERÖR

Hatay ili Reyhanlı ilçesinde arkeolojik höyük. : AÇANA

Hatay yöresine özgü,cevizli bir hamur tatlısı.:KEREBİÇ

Hatay yöresine özgü,yan yana tutturulmuş iki kamış düdükten yapılmış çifte kaval.:ARGUN

Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde Tel Açana’da denilen ünlü höyük.:ALALAH

Hatıra,yadigar. : ANDAÇ

Hatırlayan. : ANAN

Hava basıncını ve dolayısıyla bir yerin yüksekliğini ölçen alet,basınç ölçer.:BAROMETRE

Hava basınç birimi.: BAR

Hava korkusu. : AEROFOBİ

Hava yutma. : AEROFAJİ

Havacı bülteni. : NOTAM

Havada oksitlenmeyen bir element.:KROM

Havada on milyonda bir oranında bulunan bir asal gaz. : KSENON

Havadaki toz taneciklerini ölçmeye yarayan araç.:AEROSKOP

Havadar. : YELEÇ

Havagazı lambasının ucu. : BEK

Havai. : YELEME

Havari.:APOTR

Havaya fırlatılan bir plakanın vurulması ilkesine dayanan atıcılık dalı.: TRAP

Havuca renk veren madde. : KAROTEN

Havuç. : YEREGEÇEN

Havuç.: YEREGEÇEN

Havuz,göl,akarsu,deniz,okyanus gibi sulara ait ekosistemlerin herhangi bir derinliğindeki su tabakalarında,su hareketiyle sürüklenen veya yavaş olarak yüzen,hayvan ve bitkilerden oluşan mikroskobik büyüklükteki organizmalar. : PLANKTON

Hawai adalarına özgü gitara benzer dört telli çalgı. : UKULELE

Hawai inanışında savaş tanrısı. : KU

Hawai’de karşılama veya uğurlama anısı olarak verilen,çiçekten yapılmış kolye.:LEY

Hayal. : İMGE

Hayat hikayesi.:BİYOGRAFİ

Haydut,eşkıya. : ŞAKİ

Haylaz,serseri. : NABEKAR


Hayvan bilimci. : ZOOLOG

Hayvan boyunduruğu. : TASMA

Hayvan çulu.ALIK

Hayvan derisinden yapılmış kırbaç.:ÇAVUN

Hayvan korkusu.: ZOOFOBİ

Hayvan pisliği.:TERS

Hayvan postundan başlık. : KALPAK

Hayvan vebası. : MALKIRAN

Hayvan yavrusu.:BALAK

Hayvan,balık,sebze,meyve gibi yiyecekleri,yerinden getirerek toptan satan kimse.:MADRABAZ

Hayvanca duygu.:BEHİMİ

Hayvanı avcılığa alıştırma. : BAV

Hayvanı otlatmak. : OTARMAK

Hayvanın bir yanındaki yük.:TAY

Hayvanın iki ayağını iple bağlayarak yapılan köstek.UŞAK

Hayvanlar veya hayvan yaşamı ile ilgili Yunanca öntakı: ZOO

Hayvanlara yedirilen bir çayır bitkisi./Bir tür sümbül. : NARDİN

Hayvanları çayıra bağlamaya yarayan kalın ip.Hayvan bağlanan ip. : ÖRK

Hayvanları nallayan kimse.:NALBANT

Hayvanların beğenmeyerek yemedikleri iri kalbur üstü taneler. : İRİNTİ

Hayvanların eskiyen nallarının çivilerini değiştirme işlemi.: KAYAR

Hayvanların kemik ve kıkırdak gibi dokularından yada bitkisel yosunlardan elde edilen saydam ve renksiz bir madde.:JELATİN

Hayvanların saman,ot,mısır sapı gibi kışlık yiyeceği.: ALAF

Hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap.: YALAK

Hayvanların,özellikle atların alınlarında bulunan ve burunlarına doğru uzanan beyaz leke.:AKITMA

Hazır. : AMADE: ANIK

Hazreti Muhammed’e yardım eden ve İslamiyet’in yayılmasına hizmet eden kimseler.:ENSAR

Hazreti Muhammed’in aile üyelerine verilen ad. : ALİABA

Hazreti Ebubekir’in lakabı.:ATİKA

Hazreti Muhammed’in hayatını anlatan kitap. : SİYER

Hazreti Muhammed’in siyah renkli sancağının adı. : UKBA

Hecelerin uzunluk ve kısalık,kapalılık yada açıklık değerlerine göre türlü ses kalıplarından oluşan Divan Edebiyatı nazım ölçüsü. : ARUZ

Hediye verilen levha. : ŞİLT

Hediye,bahşiş. : ATİYYE

Hekim,otacı.İRGER

Hekimlik taslama.: OLÇUM

Hekimlikte iştah açıcı olarak kullanılan bir bitki. : KANTİYANE

Hekimlikte kullanılan,sütleğengillerden bir bitkinin verdiği zamk ve özsu.:TIGALA

Hektar. : HA

Hele,özellikle. : BAHUSUS

Hem ısıtmaya,hem de üzerinde yemek pişirmeye yarayan büyük mutfak sobası.:KUZİNE

Henüz mayalanmamış üzüm suyu. : ŞIRA

Henüz olgunlaşmamış ekşi üzüm.:KORUK

Her biri başka perdede bir sıra kamış düdük,musikar.:MISKAL

Her dizenin ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okununca ortaya bir söz çıkacak biçimde düzenlenmiş manzume.: AKROSTİŞ

Her iki küreği bir kişi tarafından çekilen ve birden üç çifteye kadar küreği bulunan savaş gemisi filikası. : PATALYA

Her şeyin evveli,tazesi,turfanda. : REYAN

Her tür organik yağa verilen ad. : LİPİT

Her tür organik yağa verilen ad.: LİPİT

Her türlü gösteriş ve dünya kaygılarından uzak kalmayı öğütleyen Sünni tarikatı.:MELAMİLİK

Her yanı görmeye elverişli,camlı çatı katı veya taraça,kule.: CİHANNÜMA

Her yiyeceğe canı çeken. : EKTİ

Her zaman olduğu gibi.:BERMUTAT

Her zaman.AİMA

Herek.:İSPALYA

Herhangi bir kişinin, malın yada durumun niteliklerini öğrenmek için toplanan bilgi. : RANSEYMAN

Herhangi bir değerli taş yada metali sabitleştirmekte kullanılan yapışkan madde. : ROKELA

Herhangi bir eserin tanıtılması,okunması,yorumlanması veya bir sanatçıyı anma amacıyla düzenlenen toplantı.: MATİNE

Herhangi bir nedenle armağan kabul edenin vermek zorunda olduğu karşılık.:AVİYET

Herkes tarafından kabul edilebilecek bir temele bağlanamayıp yalnız bir kişinin kendi kanısına dayanan. : İNDİ

Hesap defteri.:EVAR

Hesap sahiplerine bankaca gönderilen mektup. : AVİ

Hesap ve kumanda işlerini gerçekleştirmeye yarayan elektronik devre.:MATRİS

Heyecan veren edebi üslup. Dokunaklı,etkili. : PATETİK

Heyelan. : KAYŞA

Heykel,abide anlamında yerel sözcük.:ANAK

Heykel,sütun gibi şeylerin üstüne konulduğu parça,ayak,taban. : DURAÇ

Hıristiyan sanatında ellerini kaldırmış dua eder durumda canlandırılmış insan figürüne verilen ad. : ORANS

Hıristiyan bayramı. : YORTU

Hıristiyan beyi. : TEKFUR

Hıristiyan sanatında ölü İsa’nın vücudunu kollarında tutan Meryem betimlemesi. : PİETA

Hıristiyan sanatında,Meryem Ana ile çocuk İsa’yı gösteren heykel veya resim.:MADONNA

Hıristiyan ve Musevilerde gelinin güveye verdiği para veya mal.: DRAHOMA

Hıristiyanların büyük perhize girmek üzere bulundukları günler.:APUKURYA

Hıristiyanlıkta ermiş.: AZİZ

Hıristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası. : AFOROZ

Hıristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası.: AFOROZ

Hıristiyanlıkta küçük kilise yapısı veya büyük bir kilisenin içinde bir azize adanmış ibadet yeri.:ŞAPEL

Hıristiyanlıkta,ilk günahı silmek ve Hıristiyanlaştırmak amacıyla yapılan kutsal işlem.:VAFTİZ

Hırsızlık yapma şeklinde beliren hastalık.: KLEPTOMANİ

Hırslı.:MUHTERİS

Hırvatistan ve Slovakya’da bir kont tarafından yönetilen toprağa verilen ad. : ZUPA

Hız ve manevra yeteneği bakımından üstün niteliklere sahip küçük savaş gemisi,muhrip.ESTROYER

Hızı saatte 120 km’yi geçen çok şiddetli ,yağmur getirmeyen fırtına. : URAGAN

Hızla dönen rüzgarların oluşturduğu şiddetli siklon fırtınası. : TORNADA

Hicri takvimde 22 Aralık 31 Ocak arası.Kırk günlük kış dönemi. : ERBAİN

Hiç görülmemiş,alışılmamış,şaşılacak veya yadırganacak şey.Ucube.: ACİBE

Hiçbir heyecan yada zihin etkisiyle uyarılmayan ruh dinginliği. : ATARAKSİYA

Hiçbir koşula bağlı olmayan,istediği gibi davranabilen. : ERKİN

Hikaye,fıkra.:KISSA

Hilal. : AYÇA

Hile,düzen. : DEK: AL

Hileci.EKBAZ

Hilekar. : AYYAR

Himalaya dağlarında doruk.:APİ

Himalayalar’da yaşadığına inanılan “kar adam”a verilen ad. : YETİ

Hindistan kökenli evcil bir sığır türü.: ZEBU

Hindistan plakası. : İND

Hindistan Prensesi .Raca karısı. : RANİ

Hindistan Prensi. : RACA

Hindistan ve Endonezya’da yetişen,kabuğundan kinin çıkarılan bir ağaç. : KINAKINA

Hindistan ve Malezya ormanlarında yaşayan ilkel maymun. : LORİS

Hindistan yarımadasında yaşayan kuyruksuz,çok uzun kollu maymunların ortak adı.:JİBON

Hindistan’a özgü,güreşle ragbinin karışımı olan bir spor.:KABADDİ

Hindistan’da bitkisel elyafla dokunan bir cins tafta. : DARİDAS

Hindistan’da Ekber döneminde büyük eyaletlere verilen ad. : SUBA

Hindistan’da kastlar halinde değil de kabileler halinde örgütlenmiş ve kültürleri Hindu olmayan yerli halk.:ADİVASİ

Hindistan’da kocasının cesediyle birlikte ateşe atılan ve ermiş sayılan kadın. : SATİ

Hindistan’da yetişen bir ağaç. : RİTA

Hindistan’da yetişen bir bitki. : HALİLE

Hindistan’da yetişen tırmanıcı bir karabiber ağacı. : BETEL

Hindistan’da, bir din büyüğünün çevresinde toplananların birlikte oturup eğitildikleri yer : AKRAMA

Hindistan’ın güneyinde konuşulan bir dil.RAVİD

Hindistan’ın para birimi.:RUPİ

Hinduizm,Budizm ve Caynacılığın bazı mezheplerinde Batıni (içrek) uygulamaları konu alan çok sayıda metnin ortak adı.: TANTRA

Hinduizm’de servet ve iyi talih tanrıçası.:LAKŞMİ

Hinduizm’in temel ilkesi olan,hiçbir varlığı incitmeme erdemi.:AHİMSA

Hinduizmin en büyük tanrılarından biri.:ŞİVA

Hinduların kutsal kitabı. : VEDA

Hint bademi. : KAKAO

Hint edebiyatında bir çeşit epik dram. : NATAKA

Hint İran dil grubuna verilen ad. : ARİ

Hint irmiği. : SAGU

Hint kenevirinden çıkarılan esrara eskiden verilen ad.:HAŞİŞ

Hint kertenkelesi.:İGUANA

Hint mitolojisinde ayin içkisinin elde edildiği bitkiyi kutsallaştırma. : SOMA

Hint mitolojisinde fırtına ve yağmur tanrısı. Hindistan’da Veda tanrılarının en büyüğüne verilen ad. : İNDRA

Hint mitolojisinde ilk insan. : MANU

Hint müziğine özgü telli bir çalgı. : VİNA

Hint müziğine özgü telli bir çalgı.:SARANGİ

Hint müziğine özgü yaylı bir çalgı.: SARANGİ

Hint okyanusunda denizaltı dağı. : OB

Hint safranı.: ZERDEÇAL

Hint sülünü.:ALE

Hint tanrısı. : RAMA : AGNİ

Hintlilerin,bağlı oldukları tarikatı belirtmek için kül veya renkli tozla alınlarına çizdikleri işaretlere verilen ad.:TİLAKA

Hiperaktif çocukları sakinleştirmede kullanılan ilaç.:RİTALİN

Hipotez,faraziye.: VARSAYIM

Hiroşima’da atomdan sağ kurtulanlar. : HİBAKUŞA

Hisse senedi,tahvil,yabancı para gibi değerli kağıtları daha karlı görülen başka kağıtlarla değiştirme işi.: ARBİTRAJ

Hisse senedi. :ESHAM

Hitabet sanatı.:RETORİK

Hitit mitolojisinde gökyüzü krallığının ilk yöneticisi. :ALALU

Hititlerde arazi fiyatlarının saptanmasında kullanılan bir ölçü birimi. : İKU

Hititlerin Anadolu da yerleştikleri ilk kent olan ve günümüzde Kültepe olarak adlandırılan yer. : NEŞA

Hititlerin akıl ve bilgelik tanrısı.: AYA

Hizip. : KLİK

Hizmet belgesi.:BONSERVİS

Hizmet eden.Sadık,dost. : HADİM

Hokkabazların kullandıkları tahta maşa.:ŞAKŞAK

Hollanda’nın para birimi.:FLORİN

Honduras’ın para birimi.:LEMPİRA

Hong Kong’un plakası. : HK

Hor görmek. : KARAMAK

Hor görülen,aşağılanan.:ZELİL

Horoz tepeliği,köşe-kenar-uç. : İBİK

Horozun en gösterişli tüyü.ÇIĞA

Hortlak.:CAZU

Hoş kokulu.:ITRİ

Hoşgörü. : TOLERANS

Hoşlanarak bakma.:TEMAŞA

Hud Peygamber döneminde Hicaz’da oturan,kötü ahlakları nedeniyle yok oldukları rivayet edilen,Kutsal Kitap’ta adı geçen bir kavim.:AMALİKA

Hukuk.: TÜZE

Hukukta bir mülk üzerindeki ortaklığı giderme.:İZALEİŞÜYU

Huni biçiminde çukur yer.İç bükey. : OBRUK

Hurma dalı veya kamıştan yapılan iki yanı kulplu meyve sepeti.:KAVSARA

Huysuz atları yola getirmek için dudaklarına takılan tahta kıskaç.: YAVAŞA.: EGEN

Huysuz şirret kadın.:CADALOZ

Huzur,erinç : DİRLİK

Hücre çekirdeğinde bulunan ve kromatin tanelerini taşıyan ağ biçimindeki ipliksi yapı. : LİNİN

Hücre bölünmesi yoluyla gerçekleşen hücre çoğalması. : MİTOZ

Hücre sitoplazmasında oluşan cansız yapı.:KOFUL

Hücre.:GÖZE

Hücrebilim.: SİTOLOJİ

Hükümdar ve hükümdar ailesi mensuplarına verilen ad.:İLİG

Hükümdarın,bütün siyasal kudreti elinde bulundurduğu yönetim biçimi. : OTOKRASİ

Hükümler.:AHKAM

Hükümsüz.:BATIL

Hüngür hüngür anlamında bir söz.:ZARİZARİ

Hünnap,iğde gibi zeytinimsi meyve. : UTME

Hünnapgillerden,hekimlikte ve boyacılıkta kullanılan bir bitki cinsi,güvemeriği.:AKDİKEN
İSA ORHAN
(şimdiye kadar 389 posta)
17.03.2011 09:50 (UTC)[alıntı yap]
I

Irak’ın Musul kenti yakınında Yezidiler tarafından kutsal sayılan vadi. : LALES

ırında ekmek,börek,çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek.:ISIRAN

Irkçılık. : RASİZM

Irmak ile dere arası büyüklükte akarsu.:ÇAY

Irmak veya dere suyunun hızlı aktığı yer. : AKANAK

Irmaklarda işleyen bir çeşit altı düz tekne. : PELEME : TOMBAZ

Irmaklarda ve sığ sularda yük taşımakta kullanılan bir tür tekne. : LİMBO

Isı derecesi,sıcaklık.: SUHUNET

Isı yükselişi. : CEMRE

Isıl. : TERMİK

Isırgın. : İSİLİK

Iskarta mal.:MARDA

Ispanak,pancar gibi sebzelerle pirinç ve bulgur karıştırılarak yapılan bir yemek.: ÇİLEME


Ispanakgillerden yaprakları etli bir bitki. : IŞTIR

Isparta ilinde,doğal değerlerin korunması amacıyla ulusal park kaps***** alınan göl.:KOVADA

Isparta kentinin eski adı. : HAMİDABAD

Isparta yakınında,1991’de tabiat parkı kaps***** alınan krater gölü.:GÖLCÜK

Isparta yöresinde yetişen ve iyi bir sofra şarabı elde edilen üzüm cinsi. :ALGEMRE

Issız yolda hırsızlık. : KARMANYOLA

Işık ölçer. : POZOMETRE

Işık yoğunluğu birimi.mum. : KANDELA

Işık.:ŞAVK

Işıklar,nurlar.:NİRAN

Işıklı,nurlu.: NURANİ

Işın demeti. : HUZME

Işınbilim. : RADYOLOJİ

Işınım dozu birimi.: REM

Izgara.:GRİL



İ

İbadet.Allah’ın buyruklarına uyma. : TAAT

İbni Sina’ya batıda verilen isim. : AVİCENNA

İbrahim Peygamberin babasının adı.: AZER

İbrani alfabesinin ilk harfi.:ALEF

İbrani rahiplerinin dinsel törenlerde giydikleri giysi. : EFOD

İbranice v Aramcayla birlikte Yahudilerin üç temel yazı dilinden biri.: YİDDİŞ

İç Anadolu’da bir göl. : EBER

İç Anadolu’da volkanik bir göl.: MEKE

İç bükey,konkav,obruk.:MUKAAR

İç donu.: TUMAN

İç duvar.:CIDAR

İç etek.:JÜPON

İç güdü.:İNSİYAK

İç içe mineral kabuklardan oluşan balık yumurtası biçiminde kalker,ovelit. : PERİDOT

İç içe mineral kabuklardan oluşan balık yumurtası biçiminde kalker.: OVOLİT

İç kulakta kemik dolambacın orta bölümü. : DALIZ

İç sıkıntısı.:AFAKAN : İLİNTİ

İç yüz,sır.:BATIN

İçe kapanıklılık.: OTİZM

İçel’in Silifke ilçesinde bir antik kent ,: URA

İçi kaloit veya yağ gibi sıvı veya yarı sıvı bir madde ile dolu patolojik torba. : KİST

İçi kremalı,üzeri çikolata kaplı pasta.:EKLER

İçi pamuk yada yün vatka ile doldurularak dikilmiş,döşemelik veya giyim eşyası yapımında kullanılan kumaş.:KAPİTONE

İçimi hoş ve tatlı su.:ZÜLAL

İçinde cinsel konularla ilgili açık saçık yazıların,resimlerin bulunduğu eser.:BAHNAME

İçinde diri balık saklanan denizden ayrılmış havuz. : LİVAR

İçinde fosil bulunmayan toprak.:AZOİK

İçinde gemi yapılan veya onarılan üstü örtülü büyük havuz.OK

İçinde yağ yakılan toprak kandil. : PESÜS

İçine çamaşır,elbise gibi şeyler koyup sarmaya yarayan bez veya kumaş.:BOHÇA

İçine demir çubuklardan kafes konulmuş beton.:BETONARME

İçine doğduğu gibi söylenerek,doğaçlama.: İRTİCALEN

İçine hardal katılarak yapılan üzüm şırası.:HARDALİYE

İçine kor kömür doldurulan , açık havada ısınmaya yarayan ayaklı ve delikli madeni kaba verilen ad :BRASERO

İçine mendil,gecelik gibi şeylerin konulduğu kumaş bohça. : ŞASE

İçine pekmez,peynir,yağ vs konulan yada yayık olarak kullanılan deri tulum. : TULUK

İçine pişirilmiş kuş başı et ve sebze konularak hazırlanan bir tür börek.:TALAŞKEBABI

İçine soğan,sarımsak,maydanoz ve havuç gibi şeyler katılarak zeytinyağıyla pişirilen ve soğuk olarak servisi yapılan yemek.İLAKİ

İçine su biriken doğal çukur.:OBRUK

İçine yalnız kürek çekenin girebildiği uzun ve dar yarış kayığı. : SKİF

İçitim.:ZERK

İçki bardağı.İYALE

İçki içerken birinin şerefine,sağlığına kadeh tokuşturulması.:TOKA

İçki mahzeni.:KAV

İçki meclisi.: BEZM

İçki sunanlara verilen ad. : SAKİ

İçki veya uyku sersemliği.:HUMAR

İçki. : AYŞ : İŞRET

İçkiye düşkün,içkici,ayyaş. : BEKRİ

İçli,acıklı şiir.:ELEJİ

İçmeye veya tanrıların onuruna yere şarap dökmeye yarayan,ortası bombeli,ayaksız,az derin,geniş ağızlı kap.ATERA

İçten çürümüş ağaç : ARDAK.

İdam mahkumlarının asıldığı ağaç.AR

İdare kandili. : İLİKMEN

İdare,yönetim. : ZİMAM

İdrar kesesi iltihabı.:SİSTİT

İdrar yolları hastalıkları,üroloji.:BEVLİYE

İdrarını yapamama şeklinde ağır bir böbrek rahatsızlığı belirtisi,İdrarın kesilmesi.:ANÜRİ

İftihar etme,öğünme. : ULVAN

İğ : EĞİRMEN

İğne deliği. : YURDU

İğne korkusu.: BELONOFOBİ

İğne yaprakları yaz kış yeşil olan bir orman ve süs bitkisi. : PORSUK

İğneye yol açmak için kullanılan,çelikten,ince ve sivri uçlu bir alet.:BİZ

İğrenme,tiksinme. : KERAHET

İhtiyaçları devletçe karşılanan onbaşı ve çavuş rütbesindeki asker.: ERBAŞ

İhtiyar kimse.İRİFANİ

İki gövdeli (birbirine paralel tutturulmuş iki kütükten yapılmış deniz taşıt aracına verilen ad. :KATAMARAN

İki akarsuyun birleştiği yer.:KOYAR

İki anlamı olan bir sözcüğün akla en az gelen anlamının amaçlanarak kullanılması ve anlamı güçlendirme sanatına verilen ad. : İHAM

İki atlı kızak. : ZANKA

İki ayrı ırktan gelme. : LETİS

İki bağlantı parçasını birbirine yakın olarak eklemekte kullanılan özel parça. : NİPEL

İki çenetli yumuşakça.:ARCA

İki dağ arasındaki sırt. : SENİR

İki dağ yamacının kesişmesi ile oluşmuş dere yatağı.: ÇATAK

İki denizi ayıran dar kara parçası veya dünya ile ahret arasındaki yer. : BERZAH

İki direkli yelkenli bir gemi.:USKUNA

İki direkli,seren yelkenli,birkaç top taşıyan gemi.:BRİK

İki dörtlü ve iki üçlüden oluşan,on dört dizeli bir Batı şiir türü.:SONE

İki gemi veya gemi ile kıyı arasında haberleşmede kullanılan üç kollu işaret sütunu.:SEMAFOR

İki kaş arası.: BELCE

İki kişi tarafından yönetilen bir çeşit yelkenli. : PİRAT

İki kişilik,alçak,oldukça geniş koltuk.:MARKİZ

İki kişilik,sportif amaçlı bir tür küçük yelkenli.İRAT

İki kulplu ve küfe biçimindeki büyük sepete halk dilinde verilen ad. : KELET : KELETER

İki olay arasındaki süre.: FETRET

İki peygamber veya padişah arasında peygambersiz veya padişahsız geçen süre.:FETRET

İki renkten oluşan.:YANAL

İki sıra kürekli Antikçağ Roma teknesi. :BİREMİS

İki tarla arasındaki sınır. : AN

İki ucu açık küçük boru.ZIVANA

İki ucuna birer kişi oturup,karşılıklı olarak havada yükselip inerek eğlenmeyi sağlayan,ortasından bir yere dayalı tahta kalas.: TAHTEREVALLİ

İki veya daha çok katlı ev.:HANAY

İki veya üç telli bir saz türü.:CURA

İki veya üç yaşındaki erkek koyun.: ÖVEÇ

İki yanı ağaçlıklı yol. :ALE

İki yaşına girmiş manda.:EVERE

İki yataklı karyola. : RANZA

İki yönlü bir dalgalı akımı,bir yönlü doğru akıma çevirmeye yarayan aygıt.:REDRESÖR

İki yüzlü,riyakar. : MÜRAİ

İki,üç veya dört kişi arasında oynanan bir tür iskambil oyunu. : PİKET

İkilem. : DİLEMMA : KIYASI MUKASSİM

İkinci Abdülhamit’in Selanik’e sürgüne gönderildiği köşkün adı.:ALATİNİ

İkinci Bayezit’in şiirlerinde kullandığı mahlas : ADLİ

İkinci çağın yaklaşık 45 milyon yıllık dönemi.:TRİYAS

İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD’li erlere verilen ad.:Gİ

İkinci Dünya Savaşında ABD erlerine verilen ad. : Gİ

İkinci kez evlenen kadının beraberinde götürdüğü çocuklar.:TAYGELDİ

İkinci Mahmut devrinde feslerin tepesine püskülü tutturmak için takılan metal tepelik.:FERAHİ

İkinci Mahmut döneminde,yeniçeri ocağı kaldırıldıktan sonra kurulan yeni ordunun adı.:ASAKİRİMANSURE

İkinci. : SANİ

İkisi dikili,üçüncüsü de bunların üzerine kapak gibi yatırılmış üç büyük taştan oluşturulmuş taş devri mezarı.OLMEN

İkiyüzelli kiloluk bir ağırlık birimi.:ÇEKİ

İklimbilim. : METEOROLOJİ : KLİMATOLOJİ

İknalar tarafından kullanılan ve iplerin üstüne atılmış her düğümün rengine göre bir anlamı olan düğüm-yazı.:KİPU

İlaç bilimi. : FARMAKOLOJİ

İlaç kullanmadan,yalnız ısı yardımıyla aygıt ve pansuman gereçleri gibi şeyleri mikropsuzlaştırma işi.:ASEPSİ

İlaç tedavisi. : KEMOTERAPİ

İlaç,çare,deva. : EM

İlaçların formüllerini gösteren resmi kitap.:KODEKS

İlahi duyuru.:VAHİY

İlahiyat. : TEOLOJİ

İleri atılmış,ortaya çıkarılmış.:LANSE

İletim. : KONVEKSİYON

İletişim dizgesi birliği.:LİNK

İletki.: MİNKALE

İlgi eki. : Kİ

İlgisiz.:BİGANE

İlhan Selçuk ve Turhan Selçuk tarafından 1952’de çıkarılan siyasi mizah dergisinin adı. : KIRKBİRBUÇUK

İlhanlılarda ordu müfettişine verilen ad.:YASAVUL

İlişik. : MERBUT

İlk çağdaki uygarlıkla ilgili olan. : ANTİK

İlk doğan çocuk.:BEŞE

İlk İncil’in yazarı sayılan, İsa’nın on iki havarisinden biri. : MATTA

İlk insanlar tarafından yapıldığı sanılan en eski aletlere verilen ad.: EOLİT

İlk kez Hindistan’da dokunan,yumuşak ve hafif bir çeşit ipekli kumaş.:SÜRA

İlkbaharda kırlarda yetişen,ufak yeşil yapraklı,ıspanak gibi yenilen bir bitki.:MADIMAK

İlkel benlik. : İD

İlkel. : PRİMİTİF

İlmekli bir tür sarma işi ve bununla yapılmış işleme.:RİŞLİYÖ

İmkansız. : MUHAL

İmren.:GIPTA

İnanç ve bilgiyi kiliseyle,özellikle Aristoteles’in bilimsel sistemini uyumlu bir biçimde birleştirmeye çalışan Ortaçağ felsefesi.:SKOLASTİK

İnandıran,ikna eden. : MUKNİ

İnanılan kimse. : İNAL

İnanma,güvenme.: İTMİNAN

İnanmış,emin olan.:MUTMAİN

İnatçı,ayak direyen:. ANUT

İnce alay.:İRONİ

İnce bağırsağın bir yada birkaç bölümünün kronik iltihabı.:İLEİT

İnce bağırsak iltihabı. : ANTERİT

İnce dövülmüş tavuk eti veya dana eti.(Yağsız ve sinirleri alınmış.:ESKALOP

İnce halat. : URGAN

İnce iplik ile çok sık dokunmuş yünlü kumaş. : LASTİKOTİN

İnce kabuklu bir erik cinsi. : ÜRYANİ

İnce kumaştan yapılan bir tür kadın üstlüğü. : MAŞLAH

İnce pide halinde ekmek.:LAVAŞ

İnce ruhlu.RAKİK

İnce yağan yağmur. : ÇİSENTİ : ÇİSE

İnce yapılı,zarif,narin.:YEPELEK

İnce yapraklar biçiminde ayrılabilen ve özellikle çatı örtüsü olarak kullanılan sistli kayaçlara verilen ad.:. ARDUVAZ

İnce yassı elmas. : KARAVANA

İnce,düzgün dokunmuş pamuklu kumaş.:OPAL

İnce,parlak nakış.:MİRE

İncelik. : RİKKAT

İnci çiçeği.:MÜGE

İnci çiçeği.:MÜGE

İnci,boncuk,deniz kabuğu gibi malzemeyi ipe dizip kelep haline getirdikten sonra birbirine dolaşarak yapılan kısa gerdanlık.:KISTI

İncik boncuk işleri. : TUHAFİYE

İncil bölümü.:LUKA

İncil’den önceki kutsal kitaplar.:AHDİATİK

İncil’den.:AHDİCEDİT

İnciler. : LEAL

İncirlerde döllenmeyi sağlayan sinek. : İLEK

İngiliz uluslar topluluğuna üye olan bağımsız ülkelere verilen ad.OMİNYON

İngiliz uzunluk ölçüsü. : İNÇ : YARDA

İngiltere’de at yarışı.ERBY

İngiltere’de kullanılan bir ağırlık ölçüsü. : ONS

İnişli yer,bayır.: ŞEV

İnkalar’ın atası olduğuna inanılan güneş tanrısı. : İNTİ

İnleme,inilti. : ENİN:NALE

İnleyen. : NALAN

İnorganik madde. : MİNERAL

İnsaf,haklılık. : NASFET

İnsan bedeni çevresindeki manyetik alan. : AURA

İnsan bilimi uzmanı. : ANTROPOLOG

İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti.:FANİ

İnsan kalabalığı.:CEMAAT

İnsan nüfusunu yapı,gelişme ve dağılım açısından inceleyen bilim.EMOGRAFİ

İnsan omzunda veya deve,fil,at gibi hayvanlara yüklenerek götürülen,üstü örtülü,tekerleksiz taşıt.: TAHTIREVAN

İnsan sever.:FİLANTROP

İnsan topluluğu. : CEMİYETİ BEŞERİYE

İnsan ve hayvan vücudunda çıkan kabarcık,şiş. : KOP

İnsan zihninin deney edinmeden önce,üzerine hiçbir şey yazılmamış bir tabletten farksız olduğunu belirtmek için deneyci filozofların kullandıkları deyim.:TABULARASA

İnsan,hayvan ve bitkilerin yapısını ve organlarının birbiriyle olan ilgilerini inceleyen bilim.:ANATOMİ

İnsan. :İN


İnsanbilim.:ANTROPOLOJİ

İnsanda ayağın yüksek olan üst bölümü.:TARAK

İnsandaki etkisi açısından tanımlanan ışınım dozu birimi.:REM

İnsanın yaratılış özelliği. : NATURA

İnsanın,makinenin veya çevrenin bir arada uyumlu ve verimli çalışmasını inceleyen bilim dalı.:ERGONOMİ

İnsanlar için tehlikeli olmayan bir örümcek türü.:TARANTULA

İnsanlar,dünya adamları. :ALEMİYAN

İnsanların ırklara ayrılışını,bunların nereden çıktığını,oluşumunu,yeryüzüne yayılışını,aralarındaki niteliklerini inceleyen bilim. : ETNOLOJİ

İnsanların ince bağırsağında yaşayan bir solucan türü. : TRİŞİN

İnsanüstü. : FEVKALBEŞER

İonya adalarından biri.: İTHAKİ

İpek ibrişim yapan kişi. : KAZAZ

İpek sargılı ip.Pamuk veya ipekten sicim. : KAYTAN

İpekli bir kumaş türü.:CANFES

İpekli peştamal.:FUTA

İpekli veya yünlü esnek dokunmuş kumaş.:JARSE

İpekten sarımtırak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz ve ağır kumaş. : ABANİ

İplik eğirmek için kullanılan bir alet.:ÇIKRIK

İplik kangalı.:ÇİLE

İplik sarılan zıvana.:MASURA

İpliklerin boyanmak istenmeyen bölümlerinin ağaç kabukları,yapraklar veya balmumuyla sarılarak boyaya batırılması yoluyla uygulanan bir tür boyama tekniği. : İKAT

İpotek,rehin. : TUTU

İpucu. : KARİNE

İran Moğolları döneminde bastırılan bir tür kağıt para. : ÇAV

İran pilavı.:ÇİLAV

İran saray ve evlerinde avluya bakan,üç yanı açık sundurma.:TALAR

İran takviminde 6. ay.: ŞEHRİR

İran,Yemen ve Umman’ın para birimi. : RİAL : RİYAL

İran’da Sasani hükümdarlarına verilen unvan.:KİSRA

İran’ın plakası. : İR

İran’ın resmi haber ajansı.:İRNA

İri dişli törpü: RASPA

İri gövdeli bir papağan türü.:ARA

İri gövdeli ve kısa saplı bir tambura türü.:ÇÖĞÜR

İri gözlü kalbur : ÇİLİNGİR

İri kemik. :OMACA

İri kepekli un.:RAZMOL

İri köpek,,çoban köpeği.:ÇOMAR

İri muşmula. : BEŞBIYIK

İri taneli misket üzümü. : MALAGA

İri taneli misket üzümü.:MALAGA

İri taneli siyah üzüm çeşidi.:İRİKARA

İri taneli tahıl.:YARMA

İri ve boru biçiminde beyaz veya sarı renkli çiçeği olan bir süs bitkisi.: KALA

İri ve çok mayhoş bir elma cinsi. : HÜRYEMEZ

İri ve güzel çiçekli bir süs bitkisi. : İRİS : SÜSEN

İri ve uzunca taneli bir üzüm cinsi. : RAZAKI

İri ve verimli kiraz çeşidi. : VAN

İri yarı,kırıcı,sinirli,asık yüzlü kimse.: AZNAVUR

İribaş. : TETARİ

İrilik.:CESAMET

İrinli yara. : UFUNET

İrlanda Kurtuluş Ordusu. : İRA

İrlanda’nın plakası.:EİR

İrlanda’nın resmi adı. : EİRE

İrmik ve şekerle yoğrularak fırında pişirilen bir tür kurabiye.:ACIBADEM

İsa Derneği denilen bir Hıristiyan derneğinin üyesi.: CİZVİT

İsa Peygamberi ele vermesiyle tanınan Yahudi. : YAHUDA

İsa Peygamberin doğum ve gizli yaşam yeri olduğu sanılan bugünkü İsrail kenti. : NASIRA

İshak Peygamberin karısı ve Yakup Peygamberin annesi olan kadın. : REBEKA

İsilik. : ISIRGIN

İsimler. : ESAME : ESAMİ : ESMA

İskambil kağıtlarında karoya verilen ad.:ORYA

İskambil kağıtlarının dört grubundan benekleri kırmızı,kalp biçiminde olanı.:KUPA

İskambil kağıtlarıyla oynanan bir oyun.:LASKİNE

İskambilde birli.:AS

İskambilde ikiliden altılıya kadar olan kağıtlara verilen ad. : KONÇİNA

İskambilde karo. : DİNERİ

İskambilde koz. : ATU

İskambilde sinek işaretine verilen bir başka ad. : İSPATİ

İskambilde vale,bacak,oğlan. : FANTİ

İskambildeki karo rengine verilen bir başka ad. : ORYA

İskambillerle oynanan bir oyun.: OHEL

İskandinav mitolojisinde ağıyla yakaladığı denizcileri okyanusta evine götüren,okyanus tanrısı Aegir’in karısı.:RAN

İskandinav mitolojisinde,göksel güçlerin tanrısı.:THOR

İskandinav ülkelerine özgü üflemeli bir çalgı,tarih öncesi tunç korno. : LUR

İskele gibi yerlere yanaşan teknelere girip çıkmayı sağlayan tahta köprü,gemi merdivenine verilen ad. : DOSA

İskele kuşu,yalı çapkını. : BAHRİ

İskenderun’a özgü bir fırtınanın yerel adı. : YARIKKAYA

İskoç erkeklerin giydiği kısa eteklik. : KİLT

İskorpitgillerden,Akdeniz ve Atlas Okyanusunda yaşayan lezzetli bir balık. : LİPSOS

İslam inancına göre ölüleri mezarında sorguya çeken iki melekten biri. (Diğeri Münkir). : NEKİR

İslam mimarlığında kara ve deniz sınırlarının önemli noktalarında yer alan korunaklı yapı. : RİBAT

İslam devletlerinde maaş yerine veya hizmet karşılığı olarak askere ve ricale bırakılan toprak. Padişahın toprak bağışlaması. : IKTA

İslam devletlerinde posta ve haberleşme örgütü.:BERİD

İslam dininde,Cebrail’e verilen bir ad.: RUHÜLKUDÜS

İslam dinine dönmüş olan. : AVDETİ

İslam hukuk bilgini.:FAKİH

İslam hukukunda zina suçu işleyenlerin taşlanarak öldürülmesi.:RECİM

İslam ordularında piyade erlerine verilen ad. : RACİL

İslam ülkelerinde kullanılan kimi mızraplı ve yaylı çalgıların ortak adı. Gövdesi Hindistan cevizi kabuğundan yapılmış uzun saplı saz. : REBAB

İslamlıktan önce Arapların taptıkları bir put. : TAGOT

İslimle çalışan ağırlık kaldırma makası.: MAÇUNA

İspanya plakası. : E

İspanya’da soylu kadınlara verilen onur unvanı. : DONA

İspanya’da,Endülüs Araplarından kalma saraylara verilen ad.:ALKAZAR

İspanyol mutfağına özgü pirinç yemeği. : PAELLA

İspanyol tiyatrosunda güldürücü kısa oyun. : SAİNETE

İspermeçet balinası. : KAŞALOT

İsrail Hava Yolları. : ELAL

İsrail Kuzusu’da denilen tavşan iriliğinde bir memeli hayvan.AMAN

İsrail parlamentosuna verilen ad.:KNESSET

İsrail’de bir tür kooperatif tarım yerleşmesi.: MOŞAV

İsrail’de ortak çalışma esaslarına göre oluşturulmuş tarımsal topluluk.: KİBUTZ

İsrail’in para birimi. : ŞEKEL

İsrail’in plakası. : İL

İstanbul boğazına adını veren tanrıça. : LO

İstanbul Rum Patrikhanesinde,patriklerle hükümet arasındaki işlere aracılık eden sivil görevlinin sanı. : LOGOFET

İstanbul Sarayburnu,Ankara Ulus,Konya ve Samsun’daki Atatürk anıtları ile Afyon’daki zafer anıtını yapan ünlü Avusturyalı heykeltıraş. : KRİPPEL

İstanbul’da Orhan Seyfi Orhon tarafından çıkarılan haftalık dergi. : ÇINARALTI

İstanbul’daki Beyoğlu semtinin eski adı. : PERA

İstanbul’daki en eski Bizans kiliselerinden biri.:AYA İRİNİ

İstanbul’un Ali Bey Deresi üzerinde,Mimar Sinan’ın en önemli yapıtlarından biri sayılan su kemeri : MAĞLOVA

İstanbul’un eski adlarından biri. : ASİTANE : DERALİYE

İstanbul’un Güneşli köyünde bir dere.: AYAMAMA

İstatistik. : ASAR: AMAR

İstatistikte,bir elemanlar topluluğunun düzenlenmiş biçimi.: MATRİS

İstavrit balığının küçüğü. : KIRAÇA

İste kurutulmuş ringa balığı.:FRİGA

İsteğe bağlı. : İHTİYARİ

İsteğine kavuşmuş olan,mutlu. : KAMRAN

İstek,arzu. : UMU

İstekli.:ŞATKA

İstenç yitimi. : ABOLİ:ABULİ

İstenmeyen diplomatik kişiler için kullanılan terim. : PERSONANONGRATA

İster istemez.:ÇARNAÇAR

İstikrar.:STABİLİZASYON

İstiridye,midye gibi kabuklu hayvanları avlamak için deniz dibini taramakta kullanılan ağız kısmı demirden yapılmış bir ağ. : ALKARNA

İsveç’te 26’ya bölünmüş olan idari bölümlerden her biri. : LAN

İsveç’te ortaya çıkan ,daha sonra başka ülkelerde de uygulanan ve yurttaşların idareden olan şikayetlerini inceleyen kamu denetçisi. : OMBUDSMAN

İsviçre’de ırmak. : AARE

İsviçre’de kanton. : URİ

İsviçre’nin plakası. : CH

İsviçre’ye özgü ,ağaç kütüklerinden yapılma uzun saçaklı çatısı olan dağ evi .Kır köşkü. :ŞALE

İş bilimi. : ERGONOMİ

İş dünyasında başarılı ve hırslı genç insanlara yapılan bir yakıştırma. : YUPPİE

İş,hizmet buyruğu.:YUMUŞ

İşaret için yapılmış çentik veya iz.: KERTE

İşaret olarak kullanılan küçük bayrak.:FLAMA

İşe yaramaz,yıpranmış,bozulmuş,eskimiş eşya. : KURADA. : BATTAL

İşe yaramaz. : AMELİMANDA

İşini bilen,ölçülü ve hesaplı iş gören.:EVİRGEN

İşiten. : SEMİ

İşitme taşı.:OTOLİT : OTOSİST

İşleme,oya ve yazmalarda kullanılan ve adını aynı adlı bitkiden alan geleneksel Türk bezeme öğesi.:ÇARKIFELEK

İşlemede kullanılan altın suyuna batırılmış ince gümüş tel.:SIRMA

İşlenmemiş bakır.: GEN

İşlenmemiş,ekilmemiş toprak. : BOR

İşlenmiş timsah derisi. : KROKODİL

İşletmen. : OPERATÖR

İştahsızlık.:ANOREKSİ

İt dirseği. : ARPACIK

İtaat eden.:ESLEK

İtalya’da manda sütünden üretilen, tadı hafif, dokusu pürüzsüz peynir türüne verilen ad. : MOZZARELLA

İtalya’da 20. asır başında ortaya çıkan modern şiir hareketi.:HERMETİZM

İtalya’da ve Güney Fransa’da üretilen kokulu bir likör. : AKUET

İtalya’da yaşamış antik halk.: LATİN

İtalya’nın Po’dan sonra en uzun nehri.:ADİGE

İtalya’ya özgü bir tür peynir. : ROMANA

İtalyan mutfağına özgü bir cins pasta. : TİRAMİSO

İtenek. : PİSTON

İyi haber,iyi talip,uğur. : YOM

İyi haber.:BEŞARET

İyi konuşma. : BELAGAT

İyi nitelik,hayır.:MEYMENET

İyi nitelikli undan yapılan ince uzun ekmek.:FRANCALA

İyi terbiye edilmemiş vahşi binek hayvanı.Azgın at. : ALAŞA

İyi,güzel,mükemmel.: OFLAZ

İyi,hoş.:NİK

İyice dövülmüş ve uzun süre birlikte kaynatılmış et ve buğdayla yapılan bir tür yemek : KEŞKEK

İyice olgunlaşmamış ekin. : ALACATEK

İyiden iyiye. : ENİKONU

İyilik ederek gönül alma.: TALTİF

İyilik,lütuf,ihsan. : İNAYET: SALAH

İyilikler. : HASENAT

İyiliksever kimse..: NİMETŞİNAS

İyimser,optimist. : NİKBİN

İzafiyet. : RÖLATİVİTE

İzin belgesi.: İCAZETNAME

İzin,müsaade.:CEVAZ

İzlanda’nın plakası. : İS

İzmarit türü bir balık. : KUPES

İzmaritgillerden boyu 35 cm kadar olan bir Akdeniz balığı. : SARPA

İzmaritgillerden kemikli bir balık.:TRANÇA

İzmaritgillerden kılçıklı bir balık.:ÇİTARİ

İzmaritgillerden,boz renkli,beyaz etli bir balık.:KARAGÖZ

İzmaritgillerden,ılıman denizlerde yaşayan bir balık.:KUPES

İzmir tavlası da denilen ve daha çok Ege yöresinde oynanan bir tavla oyunu. : MÜSTECİR

İzmir ve Ayvalık yöresinde çokça bulunan,kumun 5-6 cm altında yaşayan lezzetli bir midye türü. : AKİVADES

İzmir yöresine özgü, özellikle sabah kahvaltısında yenilen bir çeşit börek. : BOYOZ

İzmir’in Çeşme ilçesine bağlı turistik bir belde.:ALAÇATI

İzmir’in Çeşme ilçesinin eski adı. : ERYTHARİ

İzmir’in eski adı.:SMYRNA

İzmir’in ilçesi Urla’nın eski adı. : KLAZOMENDİ

İzmir’in Kemalpaşa ilçesinin eski adı. : NİF

İzmir’in Menderes ilçesindeki antik bir kent. : NOTİON : KLAROS

İzmir’in Seferihisar ilçesindeki ünlü antik kent. : TEOS

İzmir’in Selçuk ilçesinin eski adı.:AYASULUK

İzmir-Aydın karayolunda Türkiye’nin en uzun tüneli. : SELATİN
İSA ORHAN
(şimdiye kadar 389 posta)
17.03.2011 09:52 (UTC)[alıntı yap]
J

J. M. Barrie’nin,çocuk edebiyatı klasiklerinden biri olan eseri.ETER PAN

Jacques Brel’in bir şarkısı.: JOJO

Jamaika’da 1960’lı yıllarda doğan ve daha sonra reggae’ye dönüşen müzik türü.:SKA

Jamaika’dan yayılmış iki zamanlı bir dans.: KALİPSO

Jamaika’nın plakası.:JA

James Joyce’un tanınmış yapıtı.: ULYSSES

Jant. : İSPİT

Japon çiçek düzenleme sanatı. : İKEBANA

Japon halk türküsü. : UTA

Japon içkisi. : SAKE

Japon imparatorlarının öldükten sonra memurlarına verdiği unvan ve görev. : ZOKVAN

Japon imparatoruna verilen ad. : MİKADO

Japon intihar uçağı. : KAMİKAZE

Japon işi çömlek,sırlı seramik kap.:RAKU

Japon kirazı. : SAKURA

Japon lirik dramı: NO

Japon mafyası. : YAKUZA

Japon mitolojisinde askeri diktatör.(1192-1867 arasındaki dönem. : ŞOGUN : (SHOGUN)

Japon mitolojisinde balıkçıların tüccarların koruyucusu olan yedi su tanrısından biri. :EBİSU

Japon mitolojisinde köylü sınıfı. : NOMIH

Japon mitolojisinde savaşçılar sınıfı. : SAMURAİ : BUİSHİ

Japon mitolojisinde zenaatkar sınıfı. : KOŞO

Japon müziğine özgü kısa ve çift kamışlı nefesli çalgı.:HİÇİRİKİ

Japon müziğine özgü telli bir çalgı. : KOTO

Japon tarihinde,özel malikane veya çiftliklere verilen ad.: ŞOEN

Japon tiyatro türü. : KABUKİ

Japon Tiyatrosu Go’da erkek oyuncunun maskesi.:OTOKO

Japonca yaratıcı anlamında sözcük.:KAMİ

Japonlara özgü bir güreş türü.: SUMO

Japonların pirinç tanrısı. : İNARİ

Japonların ulusal Şinto dininde kutsal güneş tanrıçası. : AMATERASU


Japonların ulusal dini Şintoizm’in en önemli güneş tanrıçası.:AMATERASU

Japonya’da bir ırmak. : AKİTA

Japonya’da bir kent. : OSAKA

Japonya’da Buda Rahibesi.:AMA

Japonya’da Buda tapınaklarına verilen ad.: TARA

Japonya’da büyük çocukların yakalandığı dizanteriye benzer salgın hastalık.:EKİRİ

Japonya’da dinsel törenlerde okunan nesir. : NARİTO

Japonya’da kullanılmış eski bir hacim ölçüsü birimi. : TO

Japonya’nın eski adı. : YAMATO

Japonya’nın plakası. : JA

Japonya’ya atom bombası atan uçak : ENOLA GAY

Japonya’yı oluşturan dört adanın en küçüğü.:ŞİKOKU

Jeloz’da denilen ve Eskimoların besin olarak kullandıkları yosun türü.:AGARAGAR

Jeneratör,dinamo.:ÜRETEÇ

Jeolojide buzul dönemi.LEİSTOSEN

Jeolojide ikinci çağın triasla kretase arasında kalan dönemi.:JURO

Jeolojide üçüncü çağ.:SENOZOİK

Jeolojide,üçüncü çağın memeliler ve maymunların gelişmiş olduğu dönemi. : MİYOSEN

Jing’un terminolojisinde insanoğlunun kadınsı bölümünü belirten ilk örnek.:ANİMA

Jiujitsu ve öteki dövüşme sanatlarında elin keskin tarafı,dirsek veya ayakla vurulan darbe.:ATEMİ

John Dos Passos’un ünlü üçleme romanı. : USA

John Ronald Reuel Tolkien’in alegorik romanı. : YÜZÜKLERİN EFENDİSİ

Jokeylerin giydiği kenarsız başlık. : TOK

Judo gibi sporlarda minder olarak kullanılan ve pirinç saplarının örülmesiyle yapılan kalın halı./Japon hasırı. : TATAMİ

Judo ve karatede hareketleri çabuklaştırmak içi n yapılan bir dizi egzersiz. : KATA

Judo’da teknik olarak rakibinden zayıf kalan taraf.:UKE

Jüpiter gezegeninin bir uydusu. : ELARA: EUROPA: ARİEL

Jüpiter.Müşteri yıldızı. : ERENDİZ

Jüpiter’in uydusu olan uzayın en kızgın kayası. : İO



İSA ORHAN
(şimdiye kadar 389 posta)
17.03.2011 09:53 (UTC)[alıntı yap]
K

Kaba ayakkabı. : KAZGAL

Kaba bir komedi türü. : FARS

Kaba dikiş.:LEKENDE

Kaba dokunmuş bir tür kalın yün kumaş : ŞAYAK

Kaba saba kimse.: HIRBO

Kaba sofu. : ZAHİT

Kaba ve çirkin,iğrenç.: GALİZ

Kaba,biçimsiz.:KUBAT

Kaba.:SAKİL

Kabadayı Rum delikanlısı. : PALİKARYA

Kabak kemaneye benzer bir Orta Asya çalgısı.: GİZEK

Kabak yapraklarını andıran geniş ve etli yaprakları olan bir kır bitkisi.:KABALAK

Kabakulak hastalığı.: YAZMA

Kabarıklık.:BOMBE

Kabartma biçimlerle ilgili baskı yöntemi.:TİPO.: TİPOGRAFİ

Kabartma. : RÖLYEF

Kabartmalı pamuklu kumaş. : PİKE

Kabe yakınında bulunan kuyu ve bu kuyunun Müslümanlarca kutsal sayılan suyu.:ZEMZEM

Kabe.:BEYTULLAH

Kabuğu ayıklanmamış pirinç. : ÇELTİK

Kabuğu ince,çekirdeği ufak,iri taneli bir tür beyaz üzüm.:ÇAVUŞ ÜZÜMÜ

Kabuğu kırmızı veya erguvani renkte olan ve tabaklamada kullanılan bir söğüt türü.:TAVULGA

Kabuğundan düğme ve süs eşyası yapılan deniz kabuklusu .:ABALON

Kabuğundan kinin çıkarılan bir ağaç.:KINAKINA

Kabuk. : KIŞIR

Kabuklu pirinç.:ÇELTİK

Kaburga altı. : DÖŞ

Kaburga ile kalça kemiği arasında kalan yer.:BÖĞÜR

Kaburga kemiği. : EĞE

Kaç,ne kadar anlamında bir belirteç.:NİCE

Kaçak tütün.:AYINGA

Kadeh.: KESİ

Kadeh.EYMANE

Kader,alınyazısı. : TECELLİ : FATALİTE

Kadercilik.:FATALİZM

Kadın arkadaş. : NEDİME

Kadın başörtüsü. : YAŞMAK

Kadın giysilerinin etek ucu,kol gibi yerlerine verev kesilmiş kumaştan yapılan süs.:VOLAN

Kadın hastalıklarını konu edinen tıp dalı,nisaiye. : JİNEKOLOJİ

Kadın seslerinin en kalını ve sesi böyle olan sanatçı.: KONTRALTO

Kadın şapkalarına konulan ve yüzü örten ince tül.: VUALET

Kadın yeleği.:JİLE

Kadın. : ZEN

Kadında cinsel isteğin hastalık derecesinde artması. : UTEROMANİ

Kadında örtünme.:TESETTÜR

Kadınlar hamamında hizmet eden ve müşterileri yıkayan kadın. : NATIR

Kadınlar,kızlar anlamında eski sözcük. : İNAS

Kadınlarda doğurma yeteneğinin sona ermesi.:MENOPOZ

Kadınların özel gecelerde giydiği şık giysi veya tuvalet.: ABİYE

Kadınların sokağa çıkarken örtündükleri büyük ve dört köşe sınır.: CAR

Kadınların yüzlerine örttükleri peçe,yaşmak. : LİSAM

Kadınların yüzlerine sürdükleri allık:. GAZE

Kadınların,cildi pürüzsüz göstermesi,renk vermesi için yüzlerine sürdükleri yarı sıvı,yarı boyalı krem.: FONDÖTEN

Kadınsı davranışları olan erkek.:EFEMİNE

Kadırga balığı. : BALİNA

Kadife.:VELUR

Kadifenin ince tüyü,kumaş tüyü. : HAV

Kafasının ön-art ekseni yan eksenine göre kısa olan kimse,kısakafalı.: BRAKİSEFAL

Kafatası kemikleşmeden önce kemiklerin birleşme yerlerinde bulunan kıkırdak bölüm.:BINGILDAK

Kafatasının art bölümünde ve beynin altında,hareket dengesi merkezi olan organ.:BEYİNCİK

Kafatasının içgüdü ve yeteneklerle olan ilgisini inceleyen bilim dalı. : KRANİYOLOJİ

Kafes biçiminde bir tür el işi.:MUŞABAK

Kafkas çingenelerine verilen ad.: BOŞA

Kafkasya’da sarp bölgelere kurulan dağ köyü.: AUL

Kafkasya’da yaşayan Müslüman bir halk. : LEZGİLER

Kağıt cilası.Hattatların kağıt cilalamakta kullandıkları özel bir bileşim. : AHAR

Kağıt parçası.:VARAKPARE

Kağıt,kumaş veya plastik madde gibi değişik maddelerden yapılan ve deri üzerine gelecek yüzüne etken madde sıvanmış olan sargı.:SPARADRAP

Kağnı ve arabalarda iki tekerleği birbirine bağlayan ağaç dingil.:MAZI

Kahırlar. : SATAVAT

Kahraman,güçlü kimse : BÖKE

Kahramanlık yada din konularında yazılıp bestelenmiş şiir : KANTAT

Kahramanlık.:CELADET.:HAMASET

Kahve kreması.:MATE

Kahve tortusu. : TELVE

Kahveci tepsisi. : ASKI: FİNER

Kahverengiye çalan yeşil renkte olan.:KİMYONİ

Kahya.:KETHÜDA

Kakao,süt ve şekerden yapılan tatlı bir yiyecek türü.:ÇİKOLATA

Kaktüs. : ATLAS ÇİÇEĞİ

Kaktüsgillerden,yaprakları etli ve yayvan dikenli bir bitki ve bu bitkinin kalın,dikenli kabuğu olan tatlı yemişi.:FRENKİNCİRİ

Kaktüslerde bulunan dikenli iğne.:SETULA

Kalabalık korkusu. : OKLOFOBİ : DEMOFOBİ

Kalabalık,yoğun insan topluluğu. : MAŞER : MAHŞER

Kalay oksit katılarak donuklaştırılmış veya kemik tozu katılarak yarı donuk hale getirilmiş cama verilen ad.:OPALİN

Kalayın simgesi. : SN

Kalb kasının kasılması. : SİSTOL

Kalbin atışlarını yavaşlatan,sindirim sistemini ve salgıları düzenleyen sinir sisteminin adı.ARASEMPATİK

Kalbur ve elek üzerinde kalan iri taneler.:İRİNTİ

Kalça kemiği,bel kemiği. : OMA

Kaldıraç. : MANİVELA

Kaldırılmış. : MÜLGA

Kaldırma,giderme. : REF

Kale çukuru. : MELE

Kale muhafızı.İZDAR

Kale,duvar,: BAR

Kalenderler.: RİNDAN

Kalıba dökme. : İSAĞA

Kalıcılık,ölmezlik: BEKA

Kalımlı.AYİDAR

Kalın bağırsak iltihabı : KOLİT

Kalın biçilmiş uzun tahta. : KALAS

Kalın bir değnek üzerine monte edilmiş dört telli ve sesi yankılayan iki asmakabağı olan gitar.:VİNA

Kalın gözleme.:BAZLAMA

Kalın kafalı,anlayışsız. : GABİYE

Kalın öğütülmüş buğday. : İRMİK

Kalın sopa,değnek.:MATRAK

Kalın tüylü battaniye. : VELENSE

Kalın ve dar tahta. : LATA

Kalın,kısa ve düzgün sopa.:LOBUT

Kalınca kabuklu,iri ve uzunca taneli bir tür üzüm.:RAZAKI

Kalınca ve açık saman renginde ipekten yapılan yarı mat bir kağıt türü. : ABADİ

Kalıp çıkarma işi. : MULAJ

Kalıplaşmış,basmakalıp.:KLİŞE

Kalıpta pişen bir tür meyveli pasta. : TART

Kalıtım bilimi.:GENETİK

Kalıtım,soya çekim. : İRS : GEN

Kalıtımın maddi temeli olan ve kromozomları oluşturan madde. : DNA

Kaliforniya’da yetişen büyük bir orman ağacı.: SEKOYA

Kalite. : NİTELİK

Kalkan balığının yavrusu. : PARPA

Kalkerli ve jipsli kayaçlarda oluşan,huni yada çanak benzeri çöküntü. : DOLİN

Kalori. : ISIN

Kalp atışlarındaki düzensizlik ve eşitsizlik.:ARİTMİ

Kalp kası.: MİYOKART

Kalsiyum karbonat hamurundan yapılan bir tür renkli kalem.ASTEL

Kalyon cinsinden küçük savaş gemisi. : BARÇA

Kamaralarla alt güverteyi aydınlatmak için bordalardan ve güvertelerden açılan yuvarlak pencere. : LOMBOZ

Kamboçya para birimi. : RİEL

Kamelya.:JAPON GÜLÜ

Kamış elek. : TEPİR

Kamıştan yapılmış kulübe. : HUĞ

Kampus. : YERLEŞKE

Kamu görevlilerinin işlem ve davranışlarının yasalara uygun olup olmadığını araştırmaya ve uygunluğu sağlayıcı yolları önermeye yetkili denetçi.:OMBUDSMAN

Kamuflaj.:ALALAMA

Kan aktarımı. : TRANSFÜZYON

Kan çökeltisi. : SEDİMANTASYON

Kan dinmezliği. : HEMOFİLİ

Kan grubunda sabit işaret.:RH

Kan hastalıkları bilimi. : HEMATOLOJİ

Kan işeme. : HEMATÜRİ

Kan kanseri: . LÖSEMİ

Kan kardeşi. : KANKA

Kan korkusu.: HEMATOFOBİ

Kan kurutan.: ADAMOTU

Kan oturması nedeniyle deride oluşan kızarıklık.Deri döküntüsü. : ERİTEM

Kan pıhtısı:. TROMBUS .:ALEKA

Kan ve lenf gibi vücut sıvılarında bulunan çekirdekli,yuvarlak hücre,lökosit.:AKYUVAR

Kan.:HUN

Kana kırmızı rengini veren çekirdeksiz,yuvarlak,küçük hücre.:ALYUVAR

Kanama. : NEZİF

Kanarya sevenler derneği.: SERİNOFİL

Kanatları küt olduğu için uçamayan,bacakları güçlü,Yeni Zelanda’da yaşayan bir kuş.:KİVİ.:APTERİKS

Kanaviçe veya telleri sayılabilecek türde kumaş üzerine renkli iplikle yapılan özel bir işleme.:GOBLEN

Kanaviçe,el işleri için kullanılan seyrek dokunmuş keten bezi. : KANAVA

Kanda alyuvar sayısının azalmasından ileri gelen,genellikle genç kızlarda görülen kansızlık.:KLOROZ

Kanda asalak bulunması. : PARAZİTEMİ

Kanda hastalık yapan bir bakteri bulunmasından ileri gelen her türlü hastalık.:SEPTİSEMİ

Kanda,lenfte,safrada v.s.’de bulunan bir protein türü.:GAMAGLOBÜLİN

Kanın hemoglobinle renklenmiş kırmızı yuvarı. : HEMATİ

Kanın hemoglobinle renklenmiş kırmızı yuvarı.: HEMATİ

Kanıtlanabilen bilimsel önerme. : TEOREM

Kansızlık. : ANEMİ

Kantoda doğu giysileriyle yapılan dansın adı. : ARABİS

Kanun,santur gibi yatırılarak çalınan sazların ortak adı. : YATUK

Kanuna benzeyen bir çalgı.: SANTUR

Kanuni Sultan Süleyman’ın şiirlerinde kullandığı mahlas.:MUHİBBİ

Kanyon.:KAPIZ

Kapadokya bölgesinde bir ilk çağ kenti. : ANİSA

Kapalı formülleri aynı,açık formülleri farklı olan maddelerin başka başka özellikler göstermesi olayı.:İZOMERİ

Kapalı jimnastik ayakkabısı. : KES

Kapı kolunun altına monte edilen metal parça.:ROZET

Kapı mandalı. : TIRKAZ

Kapı ve pencerelerin üst eşiği. : LENTO

Kapı ve pencerelerin üstüne atılan ağaç,taş veya beton destek.:ATKI

Kapı veya dolap kanatlarının kenarına çakılan çıta.: BİNİ

Kapı yada pencere gibi açıklıkların üzerine konulan ağaç,taş veya beton kiriş,lento.:BOYUNDURUK

Kapı,geçit,boğaz,:BAB: DER

Kapıcı.:BEVVAP

Kaplama olmayan.:SOM

Kaplama yada doldurma olmayan. : MASİF

Kaplıca,ılıca.: ÇERMİK

Kaplumbağa kabuğu.:BAĞA

Kapsam. : ŞÜMUL

Kapsama,içerme,içine alma. : TAZAMMUN : TEŞMİL

Kapsız yorgan. : MİTİL

Kaptanın ve tayfaların, gemi sahibine yada sigorta ortaklığına bilerek verdikleri zarar: BARATARYA

Kar ayaklığı./Tokaçlı kar ayakkabısı. : LEKEN

Kara ordusu. : NİZAMİYE

Kara yemiş ağacı. Süs bitkisi olarak bahçelerde yetiştirilen küçük bir ağaç. : TAFLAN

Kara yumuşakçası. : ENA

Karaağaçgillerden buruk lezzette meyvesi olan bir ağaç türü.:ÇİTLEMBİK

Karabulut.:NİMBÜS

Karaciğerinden balık yağı çıkarılan bir balık. : MORİNA

Karadeniz yöresinde haşlanmış mısıra verilen ad.: KOLİVA

Karadeniz yöresinde kadınların kullandığı iki renk üzerine çubuklu pamuklu peştamal.:FUTA

Karadeniz’de kereste taşımakta kullanılan bir tür küçük mavna.:İNEBOLU KÜTÜĞÜ

Karagöz balığına benzer bir Akdeniz balığı. : ÇİPURA

Karagöz oynatan kimse.:HAYALİ

Karagöz oyununda Ermeni tipi.:HAY

Karagöz oyununda kullanılan tiz sesli kamış düdük.: NAREKE

Karagöz’ün başlığı. : IŞKIRLAK

Karagözdeki kambur ve cüce tip. : BEBERUHİ

Karahindiba’nın sebze olarak yenen yaprakları. : RADİKA

Karakalem resimde çizgiyi yada pastel boyasını yaymak için kullanılan kendi üzerine sarılmış kağıt veya deri.:ESTOMP

Karakter çözümlemesi veya geleceği önceden bilmek amacıyla sayıların kullanılması.:NÜMEROLOJİ

Karakter,huy,yaratılış. : SECİYE

Karakul kuzusunun kıvırcık ve parlak postu.:ASTRAGAN

Karakul kuzusunun postu. : ASTRAGAN

Karaları çevreleyen ve karalardan sayılan, 200 metre derinliğe kadar olan sığ deniz dipleri. : ŞELF

Karaman’da Yörükler tarafından dokunan bir cins halı.:TÜLÜ

Karaman’ın Taşkale beldesinde,dik bir kaya kütlesine kat kat odacıklar biçiminde oyulmuş mağaralara verilen ad.:MANAZAN

Karamsarlık.ESİMİZM

Karanlık. : ZİFİR

Karar veremeyen,mütereddit.: DURUKSUN

Kararsız. : MÜTEREDDİT

Karasevda. : MELANKOLİ

Karayla toprakla ilgili. : BERRİ

Karbon ,fosfor gibi maddelerin,fiziksel bakımdan ayrı özellikler gösterebilmesi durumu.:ALOTROPİ

Karbonatlı kum taşı. : MOLAS

Kare : DÖRDÜL.

Kargabükenden çıkarılan etkili bir zehir.:STRİKNİN

Kargagillerden,karnı beyaz,kanatları ve kuyruğu kül rengi diğer yerleri parlak,kara uzun kuyruklu kuş.: SAKSAĞAN

Karı kocanın baba ve analarının her biri.ÜNÜR

Karın üstü kaslarının veya boğazın kasılmasına yol açan,paniğe kapılma şeklinde görülen ruhsal ve fiziksel rahatsızlık.: ANGUAZ

Karın zarı iltihabı. : PERİTONİT

Karın zarı. : PERİTON

Karınca yiyen hayvan. : TAPİR : NUMBAT

Karınca yuvası.: KÖRE

Karınca. : MUK

Karından bacaklı bir yumuşakça cinsi. : RAPANA

Karışık durum.:CURCUNA

Karışık iş. :ÇAPARIZ

Karışık renkli,birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma. : ALACA

Karma,karışık. : MUHTELİT

Karmaşık sorunların çözümünde ve incelemesinde bilimsel ve özellikle matematiksel yöntemlerin uygulanması.: YÖNEYLEM

Karmaşık.:KOMPLEKS

Karnı şiş,altı düz su kabı. : FIÇI

Karnın açılması. : LAPARATOMİ

Kars yöresi halk oyunu. :ATABARI

Kars yöresinde oynanan bir halk oyunu.:TEREKEME

Kars yöresine özgü bir halk oyunu. : ASKERANİ

Kars,Ardahan ve Iğdır yörelerinde yetiştirilen beyaz yünlü koyun cinsi.:TUJ

Kars,Erzurum ve Ağrı yöresine özgü türkülü bir halk oyunu. : ENZELİ

Karşı koyan , karşı çıkan:. MUARIZ

Karşılıklı alıp verme. : TEATİ

Karşılıklı yer değiştirme. : BECAYİŞ

Karşısındakine vurmak için özel olarak açılmış deliklerine parmakların geçirilmesi ile kullanılan demir parçası.:MUŞTA

Karşıtlık. : TEZAT

Kartal,atmaca gibi yırtıcı kuşlara verilen ad.:ÇALAĞAN

Kartalgillerden,leşle beslenen bir kuş.:KERKENEZ

Kas faaliyeti. : KİNEZİ

Kas yapılı ur. : MİYOM

Kasap.:CEZZAR

Kasaplık hayvanların sırtında,dikensi çıkıntı boyunca iki yandaki et.:FİLETO

Kasaplık hayvanların timüs ve pankreas bezlerine verilen ad.: UYKULUK

Kasatura,bıçak gibi kesici silahların uzun ve keskin bölümü.: NAMLU

Kasık biti. : KIRKAYAK

Kasık.,: ANE

Kasım patına benzer bir çiçek. : PAT

Kasımpatına verilen bir başka ad.: KRİZANTEM

Kasların kasılmasını giderici,hekimlikte kullanılan bitki. : TATULA

Kasların,özellikle diz kaslarının iradesiz kasılması.: SPAZM

Kasnağa gerilmiş kumaşa iğne veya tığla yapılan bir tür nakış. : SÜZENİ

Kastamonu’nun Abana ilçesinde bir iskele.:İLİŞİ

Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesinde ünlü bir kanyon.:VALLA

Kaş boyası. : MASKARA

Kaş kemerinin altına sıkıştırılarak kullanılan gözlük camı. : MONOKL

Kaşındırıcı bir deri hastalığı.: UYUZ

Kat kat ayrılabilen şeylerde kat.:YABRAK

Kat kat çakıl ve kumdan oluşmuş yer kıvrımı.: OS

Kat,makam. : ORUN

Katalog. : FİHRİST

Katar’ın başkenti.: DOHA

Kategori,zümre.:ULAM

Katılaşmakta olan bir sıvıda cisimler kristalleştikten sonra arta kalan çökelti. :ANASU

Katışıksız,saf. yalın. : MAHZ: RAİK

Katışıksız.:HALİS

Katip. : YAZMAN

Katmanlarında iç içe daireler bulunan billurlu bir kalker türü.:SİPOLİN

Katmanlı kayaçların içeri doğru çukur ve alçak bölümü. : İNEÇ

Katolik Arnavutlar. : MALİSOR

Katolik din adamı.İSKOPOS

Katolik kilisesinde bağış karşılığında günahlardan kurtulma.:ENDÜLJANS

Katolik Kilisesinin başkanı.: PAPA

Katoliklerde ölüler için yapılan dua, bu duaya özgü müzik .Ölünün hatırasına yapılan tören. : REQUİEM

Katoliklerde kendini dine adayan ve manastırda yaşayan kadın. : SÖR

Katotta toplanmış iyon. : KATYON

Katranla kıldan yapılan ve kalafat işlerinde kullanılan bir tür macun.:BİLAR

Kauçuklu yağmurluk. : GAMSELE

Kavalılar’a mensup Mısır valilerine babadan oğula geçmek üzere 1867’de verilen resmi unvan.: HİDİV

Kavim. : BUDUN

Kavisli,kısa,uç bölümü geniş,kabzasına doğru daralan bir tür kılıç.: PALA

Kavram Kavram. : MEFHUM : NOSYON

Kavşak.: ÇATAK

Kavşak.İki yolun birleştiği yer. : ÇAT

Kavun ve ahududu karışımı bir tada sahip olan, C vitaminince zengin tropikal meyveye verilen ad. EPİNO

Kavun,karpuz,kabak gibi bitkilerin toprak üstünde yayılan dalları.:KÖKEN

Kaya balığı. : TOKMAKBAŞ

Kaya hanisi. : LAGOS

Kaya lifi.Taş pamuğu. : ASBEST

Kaya ve ağaç kovuklarında su birikintisi. : KAK

Kayabalığının bir çeşidi. : AZMANKAYA

Kayaç. : LİPARİT

Kayaçların erimesiyle yer altı akıntıları olan kireç taşı ve dolomit bölgesi.:KARST

Kayak. : SKİ

Kayalık kıyılarda , sığ sularda yaşayan 25-35 cm uzunluğunda kırmızı benekli,mavi veya yeşil bir balık. : LAPİNA

Kaygı,üzüntü.: STRES

Kaygusuz Abdal’ın kimi şiirlerinde kullandığı mahlası. : SARAYİ

Kayı boyuna bağlı olan ve Anadolu’nun çeşitli yörelerinde yaşayan büyük bir aşiret.:KARAKEÇİLİ

Kayık,mavna,küçük gemilerin kıyıda çekildiği yer.:ÇEKEK

Kayıngillerden bir orman ağacı.:KESTANE

Kayısı,zerdali gibi meyvelerin kurusu. : ÇİR

Kaymakam : İLÇEBAY

Kaynağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı. : LİR

Kaynak,pınar.:BULAK

Kaynaklar,kaynakça.:BİBLİYOGRAFYA

Kaynar suda haşlanıp üzerine yağ gezdirilen mısır unu yemeği.: MAMALİGA

Kaz dağının mitolojideki adı. : İDA

Kaz dağlarında yaşayan yarı göçebe çobanların meskeni olan kollektif yapı. : İGERM

Kaza ile, rastgele.: EZKAZA

Kaza yada başka bir olayı karadakilere bildirmek için gemilerden denize salınan,içinde mektup olan şişe.OTKAL

Kazak reisi. : ATAMAN

Kazak Türklerinin soyundan geldiklerine inandıkları,efsanevi Türk hakanı ve kahramanı.:ALAŞAHAN

Kazak_- Kırgız Türklerinin saz şairleri. : AKIN

Kazakistan’ın başkenti. : ASTANA

Kazakistan’ın para birimi. : TENGE

Kazanma,edinme,iş. : KİSB

Kazı.:HAFRİYAT

Kazları semirtmek için verilen mısır hamuru.:EVELEM

Kebaplık demir şiş.:SİH

Keçi kılından hayvan çulu,yem torbası gibi şeyler dokuyan kimse.: MUTAF

Keçi kılından yapılmış kumaş. : KEÇE

Keçi yavrusu : OĞLAK

Keçi yolu,patika,yolak.: İZLEK

Kediden aşırı derecede korkma.: AİLUROFOBİ

Kedigillerden,çakala benzer bir hayvan.: KARAKULAK

Kedigillerden,kürkünden yararlanılan çok yırtıcı hayvan.:VAŞAK

Kefal balığına verilen bir başka ad.:TOPAN

Kefal türünden bir balık. : PAÇOZ

Kehribara verilen ad. : SAMANKAPAN

Kekelemek yada söyleyiş hatası yapmaktan çekinerek konuşmaktan korkma. : LALOFOBİ

Kekeme. : REKİK : KEKEÇ

Kelimesi kelimesine,hiç değiştirmeden,aynen.: MOTAMOT

Keman gibi omuza dayanarak çalınan yaylı çalgı. : REBEK

Keman yayı. : KEMANE : ARŞE

Kemanla viyolonsel arası büyük keman,viyola. : ALTO

Kement. : LASO

Kemik bilye. : AKAT

Kemik veremi. : AKARCA

Kemiklerin toparlak ucu,: OM

Kemikli balıklardan, uzunluğu 40 cm kadar olan, sırtı pürtüklü,esmer renkli,yassı bir tür balık İSİ BALIĞI

Kemikli balıklardan,15-25 cm uzunluğunda,sırtı zeytuni bir tatlı su balığı. : PLATİNA

Kenar süsü.Mendil ve peçetelerde kenara yapılan işleme. : SU

Kenarları kagir,üstü kapak taşlarıyla örtülü mezar.: LAHİT

Kendi biten,kendi kendine yetişen bitki.:HÜDAYİNABİT

Kendi kendini tatmin. : ONANİZM

Kendi türünün en iyi konuşanı sayılan ve Afrika’nın tropikal bölgelerinde yaşayan bir papağan. : JAKO

Kendine çekmek,ilgi toplamak.:CELBETMEK

Kendini becerikli,usta gösteren kimse.:OLÇUM

Kendini beğenmiş. : KAKAVAN

Kendir dokuma. : KETEN

Kendir tohumu : ÇEDENE

Kendirgillerden, sapındaki liflerden halat, ip, çuval gibi kaba örgüler yapılan bitkiye verilen ad. : KENEVİR

Kendisine bir çocuğun eğitim ve bakımı verilmiş olan kadın. : MÜREBBİYE

Kendisinin sebep olmadığı bir zararı ödeme.:CEREME

Kene. : SAKIRGA

Kenevirden yapılmış kalın ip : HALAT

Kent civarı yerleşim: . BANLİYÖ

Kent dışında kurulmuş bir üniversitenin alanı ve yapıları. : YERLEŞKE

Kent soylu. : BURJUVA

Kent veya kasabada dış mahalle. : VAROŞ

Kerestesi makbul bir Afrika ağacı. : OKUME

Kerestesinden yararlanılan bir tropikal bölge ağacı. : OBEŞE

Kerevet,divan.:SEDİR

Kertenkele derisi.: LEZAR

Keseli ayı.Amerika etçil memelisi. : KOALA

Kesenek. : İLTİZAM

Keser.: KERKİ

Kesilme,kesinti. : İNKITA

Kesilmiş ağaç kökü. : OMACA

Kesimevi.,mezbaha. : KANARA

Kesimi pantolona benzeyen bir tür şalvar.:ELİFİ

Kesin bilgi. : YAKİN

Kesin bilgi.:YAKİN

Kesinlikle uyulması gereken Kuran ve Hadis hükümleri.: NAS

Kesit. : MAKTA

Kesme,kesip ayırma. : HAZA

Kestane rengi.:MARON

Keşişleme karşıtı rüzgar. : KARAYEL

Keten dövmeye yarayan tokmak. : FİLARİZ

Keten tohumu. : BEZİR

Keten tohumundan çıkartılan bir yağ.:BEZİRYAĞI

Kıbrıs’a özgü iri ve pembe taneli bir üzüm cinsi.:VERİGO

Kıç tarafı yüksek,hızlı giden yelkenli.:ÇEKELEVE

Kıdem bakımından başta gelen. : DUAYEN

Kıl dokuma.:ÇUL

Kıl elek. : LEÇER

Kıl ve saçların dökülmesi veya yokluğu.:ALOPESİ

Kıl.:MU

Kılıç kını.: NİYAM

Kılıç,bıçak gibi saplı şeylerin sap içinde kalan bölümü. : PIRAZVANA

Kılıç.: TİG

Kılıçla yapılan spor. : ESKRİM

Kır hayatını ve törelerini anlatan. : PASTORAL

Kır renkli.:KIRÇIL

Kır yaşamı içinde aşk konusunu işleyen kısa şiir.:İDİL

Kıranlar. : AFAT

Kırbaç kurdu. : TRİKOSEFAL : ARİKOSEFAL

Kırgızistan ve Kazakistan’da bir ırmak. : ÇU

Kırgızistan’ın başkenti. : BİŞKEK

Kırgızistan’ın para birimi.: SOM

Kırgızların ünlü destanı. : MANAS

Kırık kemikleri bir arada tutmak amacıyla kullanılan tahta gibi düz nesne. : ATEL: CEBİRE

Kırık taş döşeli yol. : MAKADAM

Kırılma,parçalanma. : İNKİSAR

Kırılmadan bükülebilen ve ateşte niteliği değişmeyen bir mineral.:ASBEST

Kırım hanlarına ve prenslerine verilen san. : GİRAY

Kırıntı. : UFANTI

Kırk çeşit yiyecekli sofra. : ZEKERİYA SOFRASI

Kırkılmış koyun tüyü. : YAPAĞI

Kırklareli’nde Demirköy ilçesinde Türkiye’nin en uzun mağaralarından biri. : DUPNİSA

Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı İğne ada beldesinde,tabiatı koruma alanı kaps***** alınan eşsiz bir orman alanı. : LONGOZ

Kırlangıç balığı küçüğü. : DERVİŞ

Kırmızı acı biberli sirkeli sos.:TABASKO

Kırmızı biber.APRİKA

Kırmızı çuhadan yapılan,tepesinde püskülü olan bir tür başlık.:FES

Kırmızı mercimekle yapılan bir çorba. : EZO GELİN

Kırmızı mercimekle yapılan çorba veya pilav.:MALHITA

Kırmızı pancar.:ÇÖĞÜNDÜR

Kırmızı renkli bir elma cinsi.:STARKİNG

Kırmızı renkli,pis kokulu,zehirli sıvı bir element.: BROM

Kırmızı renkli,tatlı,sulu ve kokulu bir erik cinsi.:ALBARDAK

Kırmızı renkte olan.: LALİN

Kırmızı zırnık. : REALGAR

Kırmızıya çalan eflatun renk. : SİKLAMEN

Kırsal aşk şiiri. : İDİL

Kısa bacaklı köpek cinsi. : BASE

Kısa çizgi.:TİRE

Kısa çizme . : EDİK

Kısa çorap. : ŞOSET

Kısa hırka. : LİBADE

Kısa kepenek. : KEBE

Kısa kesilmiş saç. Erkek saçı biçiminde kesilmiş kadın saçı. : ALAGARSON

Kısa ökçeli bağsız ayakkabı.:MOKASEN

Kısa saplı odun baltası.:NACAK

Kısa tüylü bir av köpeği cinsi.:BRAK

Kısa ve özlü söz,veciz.:LAKONİK

Kısa ve yalın işaretlerden oluşan bir yazı yönteminin kısa yazılışı.:STENO

Kısa veya özlü anlatımı olan komik öykü. : ANEKDOT

Kısa,güldürücü oyun.:SKEÇ

Kısa,kestirme yol.:KESE

Kısacası.:VELHASIL

Kısık sesli küçük keman. : KİT


Kısır döngü.:FASİT DAİRE

Kısır,hiç doğurmamış insan veya hayvan. : EREMİK

Kıskaç. : PENSE

Kıskançlık korkusu. : ZELOFOBİ

Kıskanma. : REŞK

Kısrak sütünün mayalanmasıyla yapılan eski Türk içkisi. : KIMIZ

Kış. : ŞİTA : DEY

Kışın sisli havalarda ,ağaç dallarını,toprak yıkıntılarını kaplayan buz tabakası. : KIRÇ

Kışın en soğuk günleri.Karakış. : ZEMHERİ

Kışın yapraklarını dökmeyen mor çiçekli bir ağaççık. : KOMAR

Kışkırtma.:AJİTASYON

Kıvırcık saç.:CAD

Kıvrımları olan yün,pamuk veya ipek kumaş.:KREPON

Kıyamet günü bütün ölülerin dirilerek toplanacağı yer. : ARASAT

Kıyamet günü İsrafil’in öttüreceği borunun adı.:SUR

Kıyı sağlık idaresince,gemilere verilen giriş-çıkış izni. : PRATİKA

Kıyıları koruyan gemilere verilen ad. : VARDAKOSTA

Kıyılmış,baharat katılmış etle,tütsüleme ve pişirme gibi işlemlerden sonra yapılan bir tür sucuk.: SOSİS

Kız evlat.: KERİME

Kız Kulesinin eski adı. : DAMALİS

Kızartılmış ekmeği et suyuyla haşlayarak yapılan yemek. : TİRİT

Kızgın,yakıcı. :HAR

Kızıl ötesi. : ENFRARUJ

Kızıl veya yeşil renkte sert bir mermer. : SOMAKİ

Kızıl,kırmızı. : AHMER

Kızılderililerin birbirlerine armağan verdikleri dinsel bayram. : POTLAÇ

Kızılyara adıyla da bilinen bir tür kan çıbanı. : ŞİRPENÇE

Kızlık zarı. : HİMEN

Kibirli.:KASALAK

Kil ve kum karışımı sarı renkli balçık.:LÖS

Kilidin dilinin yerleşmesi için açılan delik. : ZIVANA

Kilime benzer,renkli ve motifli uzun yolluk,yaygı. : ZİLİ : SİLİ

Kilise müziği : KORAL

Kilisede çan çalan kimse.:ZANGOÇ

Kiliselerde ana kapıdan koroya değin uzanan bölüm.:NEF

Kilit dili.: PERİCİK

Kimi su bitkilerinin, suyun altındaki organlarında bulunan ve hava boşlukları içeren dokusu.: AERANKİMA

Kimi akıl hastalarında yangın çıkarmaya duyulan aşırı istek.İROMANİ

Kimi bitkilerde ve özellikle çamlarda oluşan salgı maddesi.:REÇİNE

Kimi bitkilerden elde edilen yumuşak bir reçine. : ELEMİ

Kimi bitkilerden sızan ve katılaşarak sarımtırak bir cisim durumuna gelen bir çeşit şekerli özsu.: ÇİS

Kimi gemilerde,baş bodoslamasından omurgaya kadar uzanan ek yapı öğesi.:TALİMAR

Kimi giysilerin bol olması için yanlarına eklenen kumaş parçası.

Kimi göçebe Türk boylarında birkaç aileye ait çadırdan oluşan topluluk. : AVUL

Kimi iskambil oyunlarında aynı cins iki karta verilen ad. : PER

Kimi kağıtların dokusunda bulunan ve ancak ışığa tutulunca görülen çizgi,resim veya yazı.:FİLİGRAN

Kimi mantarlarda üreme organı.:ASK

Kimi sesli harflerin üstüne konan yan yana iki nokta.: TREMA

Kimi ülkelerde profesör olmak için sınav veren kimse. : AGREJE

Kimi ülkelerde yarı asker siyasi kuruluşlara verilen ad.:FALANJ

Kimi yörelerde az kavrulmuş un ve tavuk eti ile dövülerek yapılan,pelte kıvamında bir tür yiyecek.: HERİSE

Kimi yörelerde kaput bezine verilen ad.:ÇAPAN

Kimi yörelerde mayası tutmamış hamur anlamında kullanılan sözcük : ANİK .

Kimi yörelerde uzun tüylü,güreşçi erkek deveye verilen ad.:TÜLÜ

Kimliği bilinemeyen gök cismi. : UFO

Kimononun üzerine bağlanan Japon kemeri.:OBİ

Kimsesiz : . BİKES

Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı.: KİNETİK

Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı.Devinim bilim. : KİNETİK

Kira geliri getiren mülk. : AKAR (AKARET)

Kiraya veren.:MUCİR

Kirazın mayalanması ve damıtılmasıyla yapılan bir tür içki.: KİRŞ

Kireç taşı. : KALKER

Kireç,sönmemiş kireç.: KİLS

Kiremit ve tuğla tozlarının kireç ve su ile karışımından elde edilen bir tür harç. : HORASAN

Kiremit yerine kullanılan veya kiremitlerin altına konan ince tahta. : HARTAMA

Kiremit yerine kullanılan veya kiremitlerin altına konulan ince tahta.:HARTAMA

Kirli yada donuk sarı renk. : NOHUDİ

Kirli,pis. : MUNDAR : MURDAR

Kişi. : ZEYD (ZEYT)

Kişiler,zatlar. : ZEVAT

Kişiliğin bir anlatımı olarak kabul edilen el yazısını yorumlama tekniği.:GRAMOFOLOJİ

Kişiliksiz,boş,serseri.: SAPISİLİK

Kişinin ağzının kokmasından duyduğu korku.:HALİTOFOBİ

Kişisel duyguların ilham yolu ile coşkulu ve etkili anlatımı.: LİRİZM

Kitap düşkünlüğü. : BİBLİYOMANİ

Kitap getirmemiş peygamber. : NEBİ

Kitap korkusu.:BİBLİYOFOBİ

Kitap,takip,patik,katip örneğinde olduğu gibi,bir sözcük içindeki seslerin yerini değiştirerek elde edilen yeni sözcüğe verilen ad. : ANAGRAM

Kitap. : MECELLE

Kitapçı. : SAHAF

Kitre. : KESTERE

Klarnet. : GIRNATA

Klarnetin atası olan eski müzik aleti.: ŞALÜMO

Klasik şiirde bir kısa bir uzun iki heceden oluşan ayak. : İAMBOS

Klasik Türk müziğinde iki basit usulden biri. : SEMAİ

Klasör. : SIRALAÇ : CİLBENT

Klavsene benzer,telli,mızraplı,tuşlu bir çalgı. : EPİNET

Klavsene verilen bir ad. : ÇEMBALO

Klavyeli ve telli bir çalgı.: KLAVSEN

Kocabaş./ İspinoza benzer bir kuş. : FLURCUN

Kocaeli’nin Gebze ilçesinde,tabiat parkı kaps***** alınmış ünlü kanyon.:BALLIKAYALAR

Kocakarı.:CADALOZ

Koç burcu : HAMEL

Kokar ağaç. : AYLANDIZ

Kokmuş,çürümeye yüz tutmuş hayvan ölüsü.:LEVİN

Koku satıcısı.:AKTAR

Koku.:BU

Kokulandırılmış. : AROMATİK

Kokulu reçine. : PELESENK

Kolay düğüm. : İLMEK

Kolay.:ASAN

Kolayca bükülebilen ve ateşe dayanan liflerden oluşmuş,bir tür ak asbest.: AMYANT

Kolaylıklar. :TESHİLAT

Koleksiyon.ERLEM

Kolları geriye sarkık cepken biçiminde,beyaz keçeden yapılmış kaytanla işlemeli bir çeşit ceket : KOPARAN

Kolombiya’nın para birimi.EZO

Kolsuz kadın giysisi.: JAPONE

Koltuk ve sandalye gibi eşyaların dikiş ve çivilerini gizlemekte kullanılan şerit.:FİTİL

Kolu çevrilerek çalınan,sandık biçiminde bir tür org.:LATERNA

Kolun dirsekten parmaklara kadar olan bölümü.:ARIŞ

Komisyon,komite : ENCÜMEN

Komisyoncu. : SİMSAR

Komodorlara özgü çıması çatal biçiminde kesilmiş sancak. : GİDON

Kompozisyon. : KİTABET

Konak hizmetçisi. : AYVAZ

Konak yeri : KONALGA

Koncu ayak bileğini örtecek kadar uzun olan,bağcıklı yada yan tarafı lastikli ayakkabı.:FOTİN

Konferans,konser veya tiyatro gösterilerinin yapılabileceği gibi düzenlenmiş büyük salon.:ODİTORYUM

Konforlu,lüks hayat,parlayan,parlatıcı. : LEYAN

Kongo Demokratik Cumhuriyetinin başkenti.: KİNŞASA

Kongo Demokratik Cumhuriyetinin eski adı.:ZAİRE

Kongo ilkellerinin inandıkları yeteneklilik gücü.:ELİMA

Kongo’nun yağmur ormanlarında yaşayan memeli bir hayvan. Bir cins antilop.: OKAPİ

Konik. : MAHRUTİ

Konsolos . : ŞEHBENDER

Konu,husus./Bölüm. : BAP

Konusal.: TEMATİK

Konusu cansız varlıklar veya nesneler olan resim. : NATÜRMORT

Konusu dansla anlatılan müzikli sahne gösterisi. : BALE

Konusunu efsanelerden veya tarihi olaylardan alan,acıklı sonuçlarla bağlanan bir tür tiyatro eseri.:TRAJEDİ

Konuşma bozukluğu. : AFEMİ

Konuşmalı ve şarkılı bölümleri bir arada olan oyun.:OPERAKOMİK

Konuşulan dil,lisan.:ZEBAN

Konuşulan konu. : SADET

Konut kapılarında menteşe ve kilidin takıldığı düşey konumdaki kalın parça.: SEREN

Konya’da bir baraj.:MAY

Konya’nın antik dönemlerdeki adı.:İKONİON

Konya’nın Çumra ilçesinde bir göl. : HOTAMIŞ

Konya’nın Çumra ilçesinde bir göl.:HOTAMIŞ

Konya’nın Karapınar ilçesinde bir göl.: MEKE

Konya’nın Meram ilçesinde,2.Kapadokya da denilen,tüf kayalara oyulmuş antik kent.:KİLİSTRA

Konya’nın Meram ilçesinde,ikinci Kapadokya olarak da adlandırılan,tüf kayalara oyulmuş antik kent. : KİLİSTRA

Kopça,kanca. : AGRAF

Koridor.EHLİZ

Korkak.:CEBİN

Korkma. : TAHAŞİ

Korkmak,ürkmek,çekinmek.:OCUMAK

Korku,tehlike. : BİM

Korkulu yerler veya işler. : MEHALİK

Korkunç güzel ,erkek hemşire örneğinde olduğu gibi,birleşemeyecek ters kavramların bir araya getirilmesine verilen ad. : OKSİMORON

Korkunç hayal. : HEYULA

Korkusuz,gözü pek,yürekli,cesur.:BIÇKIN

Korkutucu. :MEHİP

Koroner damarları genişletici ilaç.: İMOLAMİN

Koruma,esirgeme,gözetme. : VİKAYE : SAHABET

Koşmaca . : JOGGİNG

Koşu hayvanlarına yardımcı olarak koşulan hayvan.:ÇIVGAR

Koşullar.: ŞERAİT

Kovma. : TARD

Koyu gri veya sarımsı kahverengi.:BARUDİ

Koyu pekmez. : BULAMA

Koyu renkli,sert,bir çeşit yanardağ kütlesi.:BAZALT

Koyu sarı veya açık kestane rengi.:KUMRAL

Koyun barınağı.:AĞIL

Koyun postundan kürk. : KEVEL

Koyun sütünden yapılan,mahzenler de olgunlaştırılan,içi özel küflü peynir.: ROKFOR

Koyun veya keçi postu.ÖSTEKİ

Koyun veya kuzu kaburgası içine pirinç doldurularak yapılan bir yemek.:SURA

Koyun yada keçi sürüsü. : DAVAR

Koyun,keçi türünden küçükbaş hayvan.: RES

Koyun,keçi veya deve pisliği. : KIĞ

Koyunlarda görülen bir tür hastalık.:KARAMUK

Koyunların başlarındaki kabarık yün.:KEPEZ

Koza. : KORUNCAK

Kozadaki kurtçuk. : KRİZALİT

Kozalaklardan,boyu 40 m kadar olabilen ve kerestesi yapı işlerinde kullanılan bir orman ağacı.: SEDİR

Kök boyası. : ALİZARİN

Kök,asıl,cevher. : TÖZ

Kök,sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme organı.:TAL

Kök.:CEZR

Kökenbilim. : ETİMOLOJİ

Kökeni Orta Asya’ya kadar uzanan,en eski,serbest biçimdeki Türk güreşi.:KARAKUCAK

Köklerinin kısaltılması,dal ve sürgünlerinin bağlanması ve biçimlendirilmesi suretiyle saksıda yetiştirilen bodur ağaç. : BONSAİ

Kökten dincilik. :FUNDAMENTALİZM

Kökü toz durumuna getirilip hekimlikte ishal kesici olarak kullanılan bir bitki.: RATANYA

Kökü yukarıda dalları aşağıda olduğuna inanılan cennet ağacı. : TUBA

Kölelik,kulluk.:UBUDİYET

Kömür kalem.:FÜZEN

Kömür kalemle yapılmış resim.:FÜZEN

Kömürleştirilecek ağaç veya pişirilecek tuğlalarla dolu olan ve dışı çamur ile sıvanan kümbet. : TORAK

Köpeğin arka ayakları üzerinde ayağa kalkması. : SALTA

Köpek ve ineklere yedirilmek üzere un ve kepekle hazırlanan yiyecek. : YAL

Köpek. : KELP

Köpekgillerden,postundan kürk yapılan bir memeli türü.:KARSAK

Köpekten aşırı korkmak. : SİNOFOBİ

Köpük kıvamında,tuzlu yada tatlı yiyecek.:MUS

Köpük.:KEF

Kör tırnak. : BAKANAK

Körelme. :ATROFİ

Körelme.UMUR

Köroğlu’nun gerçek adı.:RUŞEN ALİ

Körpelik,tazelik.: TARAVET

Köstebek. : AKUR

Köşe,kenar,uç.: İBİK

Köşegen.İYAGONAL

Köşk. : KAŞANE

Kötü dikiş sebebiyle kumaşta oluşan büzülme veya kıvrım.OT

Kötü işlerde birine yardım eden kimse.:YARDAKÇI

Kötü kalpli.:BEDHAH

Kötü,çirkin. : ŞENİ

Kötü,sevimsiz. : MADARA

Kötücül bağ dokusu uru.: SARKOM

Kötüleme,yergi.:ZEM

Kötülük.:ŞER

Kötümser,karamsar. : PESİMİST : BEDBİN

Köy köy dolaşarak ufak tefek eşyalar satan gezgin esnaf.:ÇERÇİ

Köy muhtarı yardımcısı. : KİZİR

Köy oyunlarını yöneten kimse. : AYNAZ

Köy yada mahalle ihtiyar heyetindeki kişi. : AKSAKAL

Köyceğiz’in eski adı. : KAUNOS

Köyle ilgili,köylü.:RUSTAİ

Köylere para toplamak için çıkan din adamı veya medrese softası. : CER HOCASI

Köylü kadınların giydiği kollu veya kolsuz uzun elbise.: SARAFAN

Közlenmiş patlıcan,sarımsaklı yoğurt ve kıymayla yapılan bir çeşit yemek : ALİNAZİK

Közlenmiş patlıcan,tahin ve limonla yapılan bir meze.: BABAGANNUŞ

Közlenmiş patlıcan,tahin ve limonla yapılan bir tür meze. : BABAGANNOŞ

Közlenmiş patlıcanla yapılan bir tür yemek. : HÜNKAR BEĞENDİ

Kral karısı. : MELİKE

Kral sarayı. : BAZİLİKA

Kredi kalitesinin veya borçlanma araçları üzerindeki risk derecesinin belirlenmesi operasyonu.: RATİNG

Kredi kartlı alışverişlerde ödemenin daha sonra denetlenmesi için verilen fiş.:SLİP

Kristof Kolomb’un Amerika seferi sırasında yönettiği üç gemiden biri. : NİNA

Kubbe. : KÜMBET

Kucak. : AGUŞ

Kucaktaki tombul çocuk. : APALAK

Kudret helvası. : ÇİS : MANNA

Kudret sahibi.:CEBBAR

Kuduz. : AKUR

Kul,köle.:BENDE

Kulağa asılan uzun küpe. : ASIRGA

Kulağı duymayan. : KER

Kulak iltihabı. : OTİT

Kulak yıkama aracı. : ENEMA

Kulak. : GUŞ

Kullanılacağı zaman hazırlanan losyon.:LUK

Kullanılan ortak dilden ayrı olarak aynı meslek yada topluluktaki insanların kullandığı özel dil yada sözcük dağarcığı. : ARGO

Kullanıldığı çağdan daha eski bir çağdan kalma bir biçimin,bir yapının özelliği.:ARKAİK

Kullanım alanına göre bir çok modeli olan sondalara verilen ortak ad.:KATETER

Kulplu ve ağzı kapaklı,bakırdan yapılmış su kabı,güğüm.EBBE

Kulplu ve emzikli su kabı. : İBRİK

Kulplu,geniş gövdeli,dar boğazlı,emzikli veya emziksiz olabilen toprak kap.: TESTİ

Kulpsuz toprak çömlek. : ÜZLÜK

Kuluçka.: GURK

Kum falı. : REMİL

Kum,çakıl,çimento ve su gibi maddelerin karışımıyla elde edilen yapı malzemesi.:BETON

Kuma gömülü olarak yaşayan bir balık. : VATOZ

Kumar oynatanın oynayanlardan,kazançtan aldığı para,pay. : MANO

Kumar oyununu yöneten. : KRUPİYE

Kumarda ortaya sürülen para.: MİZA

Kumarda sürülen para. : MİZA

Kumardan eşit kalkma. : TAPİ

Kumaş ve deri üzerine yapılan bir tür işleme. : AJUR

Kumaş ve kağıt süslemede kullanılan bir yöntem : BATİK

Kumaş veya deriden yapılan,genellikle belden kemerli,üstünde cepleri bulunan ,gömlek veya hırka üzerine giyilen kısa,hafif giysi.: MONT

Kumaş veya ince deriden,çoğunlukla düz topuklu,ayağı bütünüyle saran ayakkabı.: ŞOSON

Kumaş,kağıt v.b.’de bir bölümün öbürünün üzerine gelmesiyle oluşan kıvrım.Lİ : PİLE

Kumaşın veya derinin cilalanması. : APRE

Kumaşlara ve çinilere uygulanan bir süsleme motifi.:ÇİNTOMANİ

Kumluk yer.:KUMLA

Kumru. : HAKURAN

Kumtaşı. : GRE

Kumul.Kum yığını. : ERG.: EKSİBE

Kundak çocuklarının başlarında oluşan kepek tabakası.:KONAK

Kundak çocuklarının beline zıbının üzerinden sarılan geniş sargı. : FASKA

Kundaklama. : BELEME

Kunduracıların delik açmakta kullandıkları sivri uçlu çelik tığ./Mersin balığı türü. : BİZ

Kunduracıların,derileri vurarak inceltmek için kullandıkları metalden tokmak.:MUŞTA

Kunduz kürkü. : KASTOR

Kural olarak benimsenmiş,yerleşmiş ilke.:NORM

Kural. : DÜSTUR

Kurallara bağlı resim ve heykel çalışması yapan kişi veya sanatçı.:AKADEMİCİ

Kuran surelerini oluşturan cümlelerin her biri.:AYET

Kuran ve hadislerin görünüşteki açık anlamlarından başka hiçbir yorum kabul etmeyen ve kıyasa yer vermeyen Sünni mezhep. : ZAHİRİYE

Kuran’da adı geçen sekiz ce nnetten dördüncüsünün adı.: NAİM

Kuran’dan on ayet okuma : AŞİR.

Kuran’ın bölünmüş olduğu otuz kısımdan her biri.:CÜZ

Kuran’ın harflerinden bir takım anlam ve yargılar çıkaran bir mezhep.:HURUFİLİK

Kuranda bir sure. : ABESE : ALAK:TAHA:RAD:MAİDE

Kuranı düzgün ,usulünce ve yüksek sesle okumak. :TİLAVET

Kuranı ezberlemiş kişi. : HAFIZ

Kuranı Kerim,Kelamı Kadim.:MUSHAF

Kuranı usulüne göre ve güzel okuyan.:KARRA

Kurbağa kurtçuğu. : ARİBAS : İRİBAŞ

Kurbağaların bilimsel adı. : ANURA

Kurdeşen. : ÜRTİKER

Kurnaz,cin fikirli.:HİN

Kurşun boruların ağzını açmakta kullanılan ucu sivri takoz.: BAT

Kurşun. : RASAS

Kurt.:BÖRÜ

Kurtarıcı.:HALASKAR

Kurtçuk korkusu.: AKARFOBİ

Kurtulma. : NECAT

Kurtuluş,kurtulma. : REHA : SEHA

Kuru tütün yaprağını andıran kızılımsı kahverengi.:TABA

Kuru,sıska.:KAKNEM

Kurucu, Bina inşa eden. : BANİ

Kurul. : ASAMBLE

Kurultay. : KONGRE

Kurumuş ama devrilmemiş ağaç. : AYAĞAN

Kurumuş saplarından mobilya yapılan bambu türü. : HEZAREN

Kurumuş sığır gübresi. : TEZEK

Kuruntuya düşürme :İHAM

Kurutma kabı. : DESİKATÖR

Kurutulmuş meyveleri halk hekimliğinde kullanılan bir ağaççık. : GİLABURU

Kurutulmuş riga balığı.:FRİSA

Kurutulmuş su kabakları içine çakıl taşı doldurularak yapılan ritim sazı. : MARAKAS

Kusur,ayıp. : AVAR

Kusursuzluk.:CEVDET

Kuş başı doğranmış et ve baklava yufkasıyla yapılan bir tür kebap.:ALİ PAŞA KEBABI

Kuş başı etle yapılan bir tür börek. : KÖBETE

Kuş bilimi.: ORNİTOLOJİ

Kuş gagası. : NUL

Kuş kanadı.:CENAH

Kuş kanadının büyük tüyleri. : PER

Kuş tutmakta kullanılan,aynı adlı macunla bulanmış değnek.: ÖKSE

Kuş tuzağı.: KUŞMAR

Kuş üretmeye yarayan kafesli yer.: ÇİFTEHANE

Kuş yiyecek büfesi.:BÜVET

Kuş yuvası:. AŞİYAN. : UŞ : LANE

Kuş,tavuk yavrusu.:CÜCÜK

Kuş. : TAYR

Kuşatma,çevirme. : İHATA

Kuşatma.:ABLUKA

Kuşdili,hasalban gibi adlar da verilen ve Akdeniz yöresinde yetişen bir bitki.:BİBERİYE

Kuşku,sanı. : REYB

Kuşkucu,şüpheci.: SEPTİK

Kuşların taşlık,katı gibi adlar da verilen midesi.:KONSA;KURSAK

Kuşların tüy değiştirme zamanı.:KARINSA

Kuşluk yemeği. : BRUNCH ( BRANÇ

Kuşun kanat tüyü. : TELEK

Kuşun yavrusuna taşıdığı yem. : BEN

Kutlu. : SAİD

Kutsal Hint destanı:. RAMAYANA

Kutsal Hint metinlerinin başında ve sonunda yinelenen büyülü ve mistik hece.: AUM

Kutsal kimse.: AYA

Kutsal Mısır öküzü. :APİS

Kutsal nitelikte müzik eseri.:ORATORYO

Kutuların katlama yeri. : RİL

Kutup Yıldızı. : DEMİRKAZIK

Kutup Yıldızına verilen bir başka ad.OLARİS

Kutuplanma. : POLARİZASYON

Kuvars,mika ve feldspattan oluşmuş kayaç. : GNAYS

Kuyruğun iskeleti.:KEMİRDEK

Kuyruk sokumu kemiği. : PÖÇ : UCA

Kuyruklu biber’de denilen ve karabibere benzer bir tür baharat.:KEBABE

Kuyruklu yıldız.:KOMET

Kuyruklular.:URODEL

Kuyruksokumu kemiği.:UCA

Kuyruksuz kurbağanın yumurtadan yeni çıkmış kurtçuğu.:İRİBAŞ

Kuytu ve sıcak yer: ARAN

Kuyuda pişen et. : TANDIR

Kuyumculara taslak hazırlayan kimse.:SADEKAR

Kuyumculukta kullanılan,yüzde 80 bakır,yüzde 20 çinkodan oluşan sarı renkli alaşım.:TOMBAK

Kuzey Afrika ülkelerinde kullanılan bir uyuşturucu madde.:KİF

Kuzey Afrika ülkelerinde kullanılan sarhoşluk verici toz.: KİF

Kuzey Afrika’da kurulmuş bir tarikat. : TİCANİLİK

Kuzey Amerika’nın beş büyük gölünden biri. : ERİE

Kuzey Anadolu dağlarında yetişen mor çiçekli bir ağaççık.:KOMAR

Kuzey Buz Denizinde yaşayan bir martı türü.:ALK

Kuzey buz denizinde yaşayan dalıcı bir martı türü. : ALK

Kuzey Hindistan’a özgü,lavta ailesinden telli çalgı.: SİTAR

Kuzey Hindistanlı şair.Kirişna Şarkısı adı verilen yapıtı,bugün de dinsel halk bayramlarında oynanan ve yatra adı verilen oyunlardan oluşmuştur.(12. yüzyıl).:JAYADEVA

Kuzey İspanya’da tarih öncesi devirlere ait resimler bulunan mağaralardan ilki.:ALTAMİRA

Kuzey ispanya’da,özellikle Aragon’da yapılan geleneksel kur dansı.: JOTA

Kuzey kutbuyla ilgili,kuzey kutup yakınında olan. : ARKTİK

Kuzeydoğu ve Güney Anadolu’da türkülü halk öykülerine verilen ad. : BOZLAK

Kuzeydoğu. : ŞİMALİŞARKİ

Kuzgun kılıcı da denilen çiçek. : GLAYÖL

Kuzu ağılı.: ÇİTEN

Kuzu derileri üzerindeki yağları ve fazlalıkları temizlemede kullanılan iki kulplu bıçağa verilen ad. : AŞKİ

Kuzu sesi. : ME

Küçük ada.:CAYO

Küçük ağıl. : KÜM

Küçük akarsu.:CAFER

Küçük bal teknesi. : LAZA

Küçük bir kelebek türü : FELFELEK

Küçük bitkilere verilen ad. : OT

Küçük bohça. :ÇIKIN

Küçük cariye. : KENİZEK

Küçük çan.:ÇINGIRAK

Küçük çocuğun yürümeye başlaması.:ADAKLAMAK

Küçük çocuk salıncağı.:ILINCAK

Küçük dana.:BUZAĞI

Küçük demiryolu treni. : DEKOVİL

Küçük fıçı.:VARİL

Küçük hediye.:BERGÜZAR

Küçük hıyar turşusu.:KORNİŞON

Küçük Hindistan cevizi.:MUSKAT

Küçük ispirto ocağı. : KAMİNETO

Küçük kareli kumaş.ÖTİKARE

Küçük kertik.:ÇENTİK

Küçük kervan.:BARHANA

Küçük kıvrım.:BÜZGÜ

Küçük kova.:BAKRAÇ

Küçük kulaklı koyun yada keçi. : ÇOMU

Küçük lirik şiir türü. : BALAD

Küçük mavi çiçekler açan bir bitki.:UNUTMA BENİ

Küçük mızrak.:NİZEK

Küçük nesne. : ZERRE

Küçük ney. : NEYÇE

Küçük ok. :TİREK

Küçük orak. : ROSA

Küçük otel. : MOTEL

Küçük parçalar halinde doğranmış et ve sebzelerin kızgın yağda karıştırılarak kısa sürede pişirilmesi.:SOTE

Küçük parçalardan oluşan nakışlı ve ince bir kilim türü.:CİCİM

Küçük salkımlı bir üzüm çeşidi. : NEFERİYE

Küçük saray. : KASR

Küçük su birikintisi,gölcük.: AZMAK : BUGET

Küçük taneli bakla türü. : FUL

Küçük taneli bir tür çekirdeksiz siyah üzüm. : KİŞMİŞ

Küçük taneli fındık türü. : PİKOLA

Küçük tekke.: ZAVİYE

Küçük testi,çömlek.: KUMKUMA

Küçük testi.ODURCUK

Küçük tonajlı yük gemisi. : KOSTER

Küçük vagon. : VAGONET

Küçük ve sevimli kimselere söylenen seslenme sözü.: MİNNOŞ

Küçük yayık. : ATIK

Küçük yokuş.:BAYIR

Küçük zurna. : ARAKİYE

Küçükbaş hayvan.AVAR

Küçümseme. : İSTİHFAF

Küfürbaz. : TAAN

Kükürt elementinin simgesi. : S

Kükürtle demir birleşimlerinden biri.:ZAÇ

Kül rengi.:BOZ

Külde pişen çörek. : KETE

Külhanbeyi,hayta. : APAŞ

Kültür. : EKİN : HARS

Küme,yığın. : LODA: TUDE

Kümes hayvanlarının en yaşlı ve iri olanı. : BABAÇ

Künk.:BÜZ

Küpe ve yüzük taşı gibi bezek işlerinde kullanılan,mavi renkli,saydam olmayan hidratlı doğal alüminyum ve fosfattan oluşan değerli bir mineral.:FİRUZE

Küpeşte,korkuluk. : PARAPET

Küre biçimli flüt.:OKARİNA

Kürekle yürütülen dar,uzun,hafif tekne. : KANO

Kürekleri tersine kullanarak sandalı geriye yürütme.: SİYA

Kürkü değerli bir hayvan,kakım,as.:ERMİN

Kütahya’nın Simav ilçesinde bir kaplıca.: NAŞA

Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 341
Bütün postalar: 396
Bütün kullanıcılar: 11
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
***MERHABA, HOŞ GELDİNİZ***
 
SİTEMİZDE, KIZILAY ÇILDIR ŞUBEMİZİN TANITIMI, FAALİYETLERİ ve TÜRK KIZILAYI HAKKINDA GENEL BİLGİLER YER ALMAKTADIR. ************************** **************************

----------

***DEĞERLİ KIZILAY ÜYELERİMİZ;*** Hiçbir karşılık beklemeksizin Kızılay’a üye olarak vermiş olduğunuz destek için teşekkür ederiz. Ödediğiniz AİDAT la aç ve yoksul yurttaşlarımızın yaşam kaynağısınız. Bu nedenle aidatınızı şubemize yatırmanız önem arz etmektedir. TEŞEKKÜR EDERİZ ******************************* ******************************* ****TEKERLEKLİ SANDALYE**** Kızılay Şubemiz, ihtiyaç sahiplerine Tekerlekli Sandalye temin etmektedir. İhtiyaç sahiplerinin Şubemiz Başkanlığına başvurmaları ilan olunur.******************************** ********************************* ******ÖĞRENCİ YARDIMI****** Şubemiz, ihtiyaç sahibi Üniversite öğrencilerine nakdi yardım yapmaktadır. Yardımdan yararlanmak isteyen ihtiyaç sahiplerinin şubemiz başkanlığna müracaat etmeleri ilan olunur....SON GÜN: 25.02.2011 ***MÜRACAAT SONA ERMİŞTİR*** ********************************* ********************************* *******ZEKAT YARDIMI******* Şubemiz, ihtiyaç sahibi aileleri, derneğimize yapılan ZEKAT yardımlarından yararlandıracaktır. Bu yardımdan yararlanmak isteyen ihtiyaç sahibi ailelerin şubemiz başkanlığına başvurmaları ilan olunur. SON GÜN : 15.03.2011***MÜRACAAT SONA ERMİŞTİR*** ***************************** ***************************** *****HASTA BEZİ YARDIMI**** İhtiyaç sahibi hastalara hasta bezi temin etmekteyiz. İhtiyaç sahiplerinin şubemiz başkanlığına başvurmaları ilan olunur. ***************************** ***************************** *****VOLEYBOL TURNUVASI**** Kızılay Çıldır Şubesi Gençlik Kolları, ‘’YOKSUL ÖĞRENCİLERDE OKUMALI’’ Kitap Kampanyasına destek sağlamak ve yöremiz gençlerinin tanışıp kaynaşmasına öncülük etmek amacıyla Voleybol Turnuvası düzenlemektedir. İlgililerin Şubemiz Başkanlığına başvurmaları ilan olunur. ***MÜRACAAT SONA ERMİŞTİR***

----------

***************************
* SON DAKİKA HABERLERİ*
 
Sitene Ekle
BİLGİLENDİRME
 
***YARDIM TOPLAMA***

*Türk Kızılayı kamu yararına çalışan bir
kurum olup, izin almaksızın yardım
toplama hakkına sahiptir.

*Firmalar, gıda bankacılığı esaslarına
göre çalışan Türk Kızılayı'na yaptıkları
gıda bağışlarını gider kaydedip vergi
muafiyetinden yararlanabilirler.

***KURBAN DERİLERİ***

*Yardım Toplama Kanunu’na dayanılarak
çıkarılan yönetmelikte kurban derisi toplama yetkisi sadece
Türk Hava Kurumu’na verilmiştir.

*Bu nedenle Şubemiz Kurban derisi toplamamaktadır.
ÖNEMLİ KIZILAY SÖZLERİ
 
* Kızılay üyelerin yardımı ile yaşar.
* Acılar paylaşıldıkça azalır.
* Kızılay'ı sevmek, insanlığı sevmektir.
*Üretilemeyen tek ilaç kandır.
* Kızılay şefkatin en güzel örneğidir.
* Bir damla kan, bir can demektir.
* Küçük yardımlar büyük işler görür.
*Kan vermek, hayat vermektir.
* Acılı günlerin en yakın dostu Kızılay'dır.
* Kızılay kara gün dostudur.
* Ateşi söndüren su, acıyı dindiren Kızılay'dır.
SAĞLIK İÇİN KIZILAY İÇİN
 
******************** Döviz
 
Bugün 45 ziyaretçi (151 klik) burdaydı!
Google
Site Kurulum Tarihi:.... 24.12.2010 İsa Orhan Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol